Markete sığınan bir Başbakan!

Yerin iki bin metre altında meydana gelen ölümler için güzelleme yapanlar var. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, Soma’daki katliamı yorumlarken, “Karbonmonoksit oksijenden daha hafiftir, yukarı çıkar. Çok tatlı bir ölümdür, hiçbir şey hissetmezsiniz. Kokusu yoktur. Maalesef böyle bir ölüm getirir” diyordu. Sonra anlaşıldı ki, Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan da İTÜ’de Maden Fakültesi Akademik Danışma Kurulu’nda yer alıyor!
Ertesi sabah TRT’de bir konuk, ölümün yeni bir başlangıç olduğundan bahisle “Allah var, kayıp yok” diye, halka ayar vermeye çalışıyordu. Bu kabule göre hareket edilirse, iktidar sayesinde kömür tekelini kurduktan sonra yeterli tedbir almadan yerin iki bin metre altına binlerce işçiyi gönderebilirsiniz. Zaten bu zihniyete göre, Soma’daki facia işin “fıtrat” ında vardır! Olağan işlerdir bu cinayetler... Kömürü altıda bir fiyatına mal edebilmek için elbette binlerce ucuz işçiye ihtiyacınız olur.
“Fıtrat” yaratılış demektir. İnsanın yaratılışında, yerin iki bin metre altında ekmek parası uğruna ölmek var mı?

***

İnsanların, ekonomik ve siyasi çıkarlar uğruna ölüme sürüklenmelerini, yaratılışın gereği olarak görürseniz, Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da ve Suriye’de milyonlarca insanın katledilmesine de ortak olursunuz! Irak’ta katillerin sağ salim memleketlerine dönmesi için dua eder, Libya’da size Kıbrıs savaşı sırasında katledilen soydaşlarınızı kurtarmanız için yedek parça ve petrol sağlayan Kaddafi’yi çapulcuların öldürmesine yardım eder, Suriye’de ailece birlikte tatil yaptığınız Esad’ı devirmek için teröristlere silah ve eğitim yardımı yapar, Somali’de bile insanların kanına girersiniz! Çünkü sizin Orta Doğu’da bir göreviniz vardır! Önemli olan projedeki rolünüzü oynamaktır.
Bütün dinlerde ölümü tevekkülle karşılamak tavsiye edilir ama cinayet ve hatta katliam söz konusu olunca iş değişir. Üstelik İslam’da “kısasa kısas” vardır. Cinayeti tevekkülle karşılamayı tavsiye edenler, firavun düzeninin devam etmesini isteyenlerdir. Kömürü önce özelleştirip sonra tekelleştirerek birkaç kişiye vereceksiniz; “Türkiye kapasitesinin üzerinde üretim”i teşvik edeceksiniz, ucuz iş gücü sayesinde ucuza mal ettirdiğiniz kömürü satın alarak yine yoksullara dağıtıp oy toplayacaksınız, sonra da ölümlerin işin fıtratında olduğunu söyleyerek paçanızı kurtarmaya çalışacaksınız!
Böyle durumlarda vicdan sahipleri isyan eder, arabanızı tekmeler! Linçten zor kurtulur ve bir markete sığınmak zorunda kalırsınız. Adı üzerinde; market... Pazarlamak yani... Siz ülkenizi yerin altındakilerle, üstündekilerle ve üzerinde yaşayanlarla birlikte pazarlarsanız, halkınız tarafından itilir kakılırsınız. Sığınacağınız yer elbette bakkal, kasap veya manav olamaz! Bakkal, kasap, manav veya onların çocukları makam aracınıza tekme atmaktadır zira... Çünkü sizin ekonomi politikanız, yerli veya yabancı marketleri büyüterek küçük esnafı ekmeğe muhtaç etmiştir. İsyan, firavun düzeninedir!

***

Soma’daki fotoğraflar, görüntüler, Afrika’daki katliamları hatırlatıyor. Lyndon LaRouch, “Küresel şirketler, Afrika’nın her tarafında özel ordular kuruyor ve Afrika halkını birbirine kırdırıyor. Bu şekilde, hem Afrika’nın zenginliklerini çalıyor, hem de nüfusunu azaltıyorlar” diyordu. Türkiye’de de artık özel güvenlik orduları var. Tabii bir de “çözüm” denilerek PKK’nın çocuk kaçırmak suretiyle yeniden ordulaşmak girişiminde bulunmasına hizmet etmek var! Özerkliği inşa etmekte olduklarını da açıkça söylüyorlar. Diğer taraftan, milli orduya kumpas kurulmuştur. Yargı ve emniyette ise ikinci yandaşlaştırma operasyonu devam ediyor. Türk Milleti artık hedef alınan varlığın doğrudan kendisi olduğunu görmek zorunda... Soma’dakiler görmeye başladı, darısı herkesin başına!

Yazarın Diğer Yazıları