Malazgirt yalanları
Rahmetli Türkeş'in ölümünden sonra bir gazetede yayımlanmış, o zaman görmemişim, yıllar sonra aynı yazı Tekirdağ Yeni Haber Gazetesinde isimsiz olarak tekrar yayımlanmış. Bu isimsiz vatandaş, 1971 yılında Malazgirt'te bulunmuş, sözüm ona gördüklerini yaşadıklarını anlatıyor. Yazdıklarının beni ilgilendiren bölümlerini paylaşayım önce:
"Ankara'dan bir gurup kaleye dikilecek Türk Bayrağı'nı Malazgirt'e ulaştırmak için yola çıkmış, şehrin çıkışında yolları kesilmiş, müsaade edilmemiş. Bunun üzerine Erzurum Ülkü Ocakları'ndan dokuz arkadaşımız; dağ tepe demeden, gece dinlenip gündüz yollarına devam ederek; Türk Bayrağını ovaya ulaştırdılar...
Onları şehrin girişinde Başbuğumuzla beraber karşıladık.
O görkemli buluşmada...
Akıncı-Bozkurtlar... Başkomutanlarının elini öpüp birer birer karşısında çakı gibi dikildiler.
Bayrak Yusuf ağabeyin elinde idi; titriyorlardı heyecandan, hepimizin gözleri dolu doluydu.
Başbuğ onları işaretle dedi ki: 'Ankara'dan çıkarlar izin verilmez, Erzurum'dan çıkarlar ve gelirler ...'
Otağdayız. Bayrağı getiren 9 yiğidin havası çok farklı aramızda..."
Eveeet, şimdi düzeltelim bu yazılanları:
1-Ankara'dan bir grup Malazgirt'e gelmek için çıkmadı, İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Nihat Çetinkaya öncülüğünde bir grup İstanbul'dan yola çıktı, Sıkıyönetim engelledi. Erzurum'da sıkıyönetim yoktu, o işi biz üstlendik.
2-İşte o dokuz kişinin adları: Kafile başkanımız İlhami Kafkas, Cazim Gürbüz, Yusuf Dizdar, Turgay Kayhan, Turan Hattatoğlu, Selami Türkmen, Cemalettin Durmaz, Münir Yazdiç, Mustafa Aydın. Selami rahmetli oldu, onun dışında hepsi sağdır çok şükür.
3-Bizi Malazgirt girişinde Başbuğ'la beraber karşılamışlar. Kuyruklu yalan... Biz Malazgirt'e 22 Ağustos'ta vardığımızda Ağrı İl Başkanı Memduh Kılıç dışında kimse yoktu, bizi Malazgirt'te yaşayan Gümüşhane kökenli 5-6 milliyetçi genç ve ağabeyi karşıladılar. Birinin adı Mustafa idi. Rahmetli Türkeş, 2 gün sonra geldi, Bulanık yolunda gidip biz karşıladık (kimseler yoktu). Ankara ülkücülerinden sevgili Ahmet Yılmazer (Ayıboğan) yanında koruma idi, kafile başkanımız beni ileri ittiği için, Türkeş Bey'e ben bilgi verdim, beni arabaya aldı, ilçe merkezine gittik, yolculuğumuz ve konaklama yeri hakkında bilgi verdim, kaymakamlığa götürdüm.
Bu kişinin yazdığı tek doğru, bayrağın Yusuf'un elinde olduğu... Gerisi uydurma...
Haa gelelim işin bir diğer yanına. Biz bu yaşadıklarımızı destan olarak da yazdık, birçok yayın organında yayımlandı, sonra "Türk'e Baştan Başlamak" adlı şiir kitabımıza aldık. Ve en son on ay evvel yayımladığımız ve tüm destanlarımızı topladığımız "Dillere Destanlar" adlı kitabımızda da yer aldı. Buraya sığmaz o destan, tadımlık dizeler sunayım:
Karşılamaya gelen Malazgirtliler
Biz dokuz gönüldaşdan her birimizin
Altı bin ruh çağırdığımızı bilmediklerinden
Kuyruğu bağlı at'ı, ak kefenli Sultan'ı
Ve ardımızda elli dört bin eri göremediler.
Geldiğiniz asırlara, yollara kurban
Dokuz asrı aşan dokuz yiğidim.
Böyle diyordu Sultan
Dokuzumuzu birden kucaklayarak
Ve biz dokuz gönüldaşın öncü rolüyle
Nice beyler, nice boylar
Bayrak bayrak, çadır çadır
Kalkıp Anadolu'dan sökün ettiler
Bir kutsal heyecan, bir haklı gurur
Gelip Malazgirt'te konakladılar