Lozan, Kudüs ve Kıbrıs meselesi
İç ve dış siyasetteki gelişmelerin yoğunluğuna ayak uydurmak oldukça zor. Yazacak, yorum yapacak o kadar çok ve önemli konu var ki. Neyse biz yine kendi anladığımız, bildiğimiz, en azından daha çok ilgilendiğimiz konuda yorumlarımıza devam edelim.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türk-Yunan ilişkilerinde uzunca bir süredir yaşanan, sümen altı edilen, ertelenen sorunlar ve adeta bu sorunlarla yaşamaya alıştığımız bir dönemdeki Yunanistan ziyareti oldukça önemli idi. Kıbrıs sorununda en son Temmuz ayında Cenevre'de iki ülke Dışişleri Bakanları'nın da katıldığı 5'li Konferans başarısızlıkla sonuçlanmıştır, ve 7 Temmuz sabahından itibaren taraflar başarısızlığı/sorumluluğu birbirine yükleyen açıklamalar yapma yarışı içine girmiştir. Türk olsun Rum olsun Kıbrıs halkları Erdoğan'ın bu ziyaretinden Kıbrıs bağlamında neler çıkabileceği konusunda merak içerisinde idi.. "Bu artık son deneme", "anlaşma olmazsa herkes kendi yoluna" denilerek gidilen ve sonuç alınamayan Cenevre Konferansı sonrasında, acaba yeniden masaya dönülecek, müzakereler kaldığı yerden yine devam edecek miydi? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan mevkidaşı Pavlopoulos ve Başbakan Çipras ile yaptığı görüşmelerde Kıbrıs konusunu gündeme getirdi. Özellikle Çipras ile düzenlenen basın toplantısında gerek Kıbrıs gerekse de Lozan konusunda gerilim yaşandı.
***
Çipras'ın Kıbrıs sorununun çıkış nedenini işgal ve istila olarak nitelendirmesine Erdoğan pek ses etmese de uzlaşmaz taraf olarak Rum-Yunan ikilisini suçlaması doğru olmuştur. Ne var ki bu tür karşılıklı suçlayıcı anlayış ve diyaloglarla maalesef bir yere varılamamaktadır. Bakınız Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan konusunu, Lozan Antlaşması'nın güncellenmeye ihtiyacı olduğunu, değiştirilmesi gerektiğini de Atina'da gündeme getirdi. Lozan Antlaşması'nın değiştirilmesi için bütün emperyalist güçler teyakkuzdadır ve fırsat kollamaktadır. Şer güçler, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Misak-ı Millî'nin tapusu niteliğindeki anlaşmayı bozup, Türkiye'nin yeniden bölünüp parçalanması için yıllardır plan yapmıyor mudur? Sevr'i hortlatmak için projeler geliştirilmiyor mudur? Türkiye, Yunanistan ile birçok sorun yaşamaktadır. Ege denizinde, adalar konusunda, Kıbrıs'ta, Batı Trakya'daki kardeşlerimizin hakları ile ilgili yıllardır uzayıp giden sorunlarımız vardır. Yunanistan anlaşmalarla teminat altına alınmış birçok konuda hassasiyet göstermekten kaçınmaktadır. Bunların kafasında Megali İdea vardır; ve utanmasalar Trump'ın Kudüs konusunda yaptığı gibi, onlar da İstanbul'u başkent ilan edecekler. Mevzu Lozan'ın değiştirilmesi olmamalı; Yunanistan'ın edimlerini yerine getirme konusundaki vurdumduymazlığı, isteksizliği olmalıdır. Yunanistan kurulduğundan beri savaşmadan, masa başında topraklarını en az beş kez genişletmiştir. Ege adalarının durumu ortadadır. 18 adamızın, anlaşmaların hilafına Yunanlılar tarafından işgal edildiği, adaların silahlandırıldığı belgelerle kanıtlanmıştır.
***
Lozan'ın değişmesinin mümkün olmayacağı Çipras tarafından Erdoğan'a bildirilmiştir. Lozan'ın değişmesi konusu hakikaten yersizdir; ancak Çipras'a sormak lazımdır; nasıl ki Lozan değiştirilemiyor, o zaman ikide bir Kıbrıs Anlaşmaları çağ dışıdır, Türkiye'nin garantörlük anlaşması ortadan kaldırılmalıdır diye etrafı yangın yerine çevirmeniz, yaygara kopartmanız neyin nesidir? Altına imza attığınız anlaşmalara sadık kalmaya çalışmanız Rum-Yunan halkları için en iyi yoldur. İki ülke anlaşmazlıklar konusunda dahi ortak bir zemin, ortak bir anlayış oluşturamazken, mevcut sorunların çözümlenmesi nasıl mümkün olabilecektir? Adım gibi eminim şimdi Rum-Yunan propaganda mekanizması devreye girecek ve Erdoğan'ın Lozan değiştirilsin önerisi, 'madem ki Lozan bile değiştirilebilir, çağ dışı Kıbrıs anlaşmaları hemen değişmelidir' diye dünya kamuoyuna servis edilecektir.
Uluslararası anlaşmalara, BM Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması kararı tek yanlıdır ve ilgili devletler için yok hükmündedir. BM kararlarına ve uluslararası anlaşmalara uyulmayan, haklının değil güçlünün hükmettiği bir düzeni yapılandırma çabası dünya barışı için tehdittir. Şimdiden bölgede kan akmaya başlamıştır. İsrail'in Filistinli kardeşlerimizi yok sayan ve yıllar içerisinde topraksız bırakarak göçe zorlama stratejisi ile Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs'ta Enosis hedefine ulaşmak için ortaya koyduğu strateji aynıdır. Halbuki gerek İsrail ve gerekse Rum Yönetimi sadece kendilerinin olduğunu iddia ettikleri toprakları ve egemenliği paylaşmayı denemeli, barış için çaba göstermelidir. Aksi takdirde bölgemizde çıkacak bir savaşın, inanın galibi olmayacaktır!