Liderlerden "vizyon" beklentisi!

Tayyip Erdoğan'ın yorgunluğundan bahsetmiştim ya, sadece fiziksel, kimyasal ve biyolojik açıdan değil psikolojik olarak da yorgun. Tabii dil sürçmeleri her insanın başına gelebilir ama Tayyip Bey'in "Zonguldaklılar" kelimesini üç dört denemeden sonra söyleyebilmesi, "Sevgili Zondulgaklılar, Zonduklarlılar, Zonduk... Niye böyle oldu" demesi ciddi bir yorgunluğun işaretidir. Bu Ramazan, oruç tutuyor mu bilmiyorum, zira her gün seferi sayılır, bundan dolayı tutmayabilir ama uykusuzluk ve su kaybının beyin hücreleri arasındaki irtibatı azalttığı bilinir.

Erdoğan sadece telaffuz güçlüğü yaşasa neyse... Olayları, kavramları, kişileri birbirine karıştırmaya başladı. Tabii Ramazan ayında baskın seçim yaparsanız, herkesi yorgun düşürürsünüz...

***

Neyi mi karıştırdı Erdoğan? Tarsus konuşmasında, Muharrem İnce'nin "sarayı yıkacağım" dediğini ileri sürdü, sonra Osmangazi Köprüsü'nü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü de yıkmaktan bahsettiğini, bu zihniyetin geçmişte Süleyman Demirel'in yaptırdığı birinci köprüyü de satmaya kalkıştığını söyledi, sonra da "Neyi satıyorsun, neyi yıkıyorsun, neyi kaldırıyorsun? Bu millet sizi mezara gömer, mezara." dedi.

Hangi birini düzelteyim! Bir defa kimse yıkmaktan bahsetmedi. İkincisi, Süleyman Demirel, Boğaziçi Köprüsü'nü yaptırdığı zaman, dönemin hızlı solcuları, Boğaz'a köprü yapılmasına karşı çıkmış, Zap Suyu'na köprü yapılmasını istemişti. Boğaziçi Köprüsü'nü yıkmaya veya satmaya kalkışan olmamıştı. Üçüncüsü, köprü satma tartışması, Demirel döneminde değil 1983 seçimlerinde yaşandı. Turgut Özal, seçimden hemen önce televizyonda liderlerin katıldığı programda, köprüyü hisse senetleriyle satacağını söyleyince Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp, "Sattırmam" diye bir çıkış yaptı. Seçim akşamı, Bahçelievler ilkokulunda bir sandıkta oy sayımını takip ettim. O sandık sonucundan ANAP'ın tek başına iktidar olacağı anlaşılınca bir vatandaş "Köprü gitti" diye seslendi. Nitekim Özal iktidar olunca dediğini yaptı, köprüyü sattı.

Fakat "satmak" denilince 16 yılda, devletin elinde ne varsa hepsini 70 milyar Dolara satan Tayyip Erdoğan değil midir? Son olarak şeker fabrikalarını satan kendisi değil midir? Tamam "hafızai beşer nisyan ile maluldür", halk unutur ama daha yeni sattınız! Üstelik Cumhurbaşkanı iseniz, toplu unutmaya güvenerek halka yanlış bilgi veremezsiniz!

***

Bu seçimde "Tek Yetkili Cumhurbaşkanı" da seçilecek ama sadece Tayyip Erdoğan değil diğer adayların gündemi de bu tür tartışmalardan oluşuyor!

"Peki ne bekliyordun?" diyebilirsiniz? Farkında mısınız, hiçbiri, halkı heyecanlandıracak ve Türkiye'yi ayağa kaldıracak bir kalkınma projesinden söz edemiyor. Sadece halkımız değil liderlerimiz de umutsuz! Fakir vatandaşa sosyal yardım yapmak elbette gerekir ama asıl olan refah seviyesini, hayat kalitesini ve ortalama hayat süresini yükseltirken, ülkenizin bilimsel ve teknolojik gelişimini sağlamak, böylece bağımsızlığınızı korumaktır.

Ercan Caner'in sunsavunma.net'te yayınlanan çevirisine göre Putin diyor ki, "Devletlerin modern dünyadaki rolü ve yeri, sadece veya ağırlıklı olarak sahip oldukları doğal kaynaklar veya üretim kapasiteleri ile belirlenmemektedir; belirleyici rol, her bireyin gelişme, kendini ispatlama ve yaratıcılığı için sağlanan şartların yanı sıra, insanlar tarafından oynanmaktadır. Bu sebeple her şey, vatandaşlarımızın refahını garanti altına almaya bağlıdır. Birinci öncelik budur.

Teknolojide geri kalma ve bağımlılığın anlamı; ülke açısından güvenlik ve ekonomik fırsatların azalması ve sonunda da bağımsızlığın kaybedilmesidir. Artık işler böyle yürümektedir. Teknolojide duraklama, kaçınılmaz olarak insan potansiyelini zayıflatır ve aşındırır.

Gelişmemizin önünde duran ve insanlarımızın tam kapasitelerini ortaya koymalarını engelleyen her şeyden kurtulmamız gerekmektedir."

Yazarın Diğer Yazıları