"Kuş yumurtası" diye kime denilir?
Hüsnü Mahalli, 7 Temmuz 2019 tarihinde Sözcü gazetesinde çıkan "Durum çok ciddi" başlıklı yazısında doğduğu ve büyüdüğü şehir olan Halep'e gittiğini, anlatırken, "Halep'in nüfusu savaştan önce bey milyondu... Haleplilerin en az bir milyonu Türkiye'de. Haleplilerin en az bir milyonu da dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. 2011 öncesinde yaklaşık bir milyon olan Hıristiyan ve Ermenilerin sayısı şimdi 150 bin civarında." ifadelerini kullandı.
Bu ifadeler, "Giden 850 bin Hıristiyan ve Ermeni'nin yarısının da Türkiye'de olduğu şeklinde anlaşılabilir ama Halep Keldani Kilisesi Psikoposu Antoine Audo, 2016 yılında yaptığı açıklamada, 2011 Mart'ından önce Suriye'de 1.5 milyon Hristiyan yaşadığını bildirmişti. Çatışmaların başlamasından önce Halep'teki Hristiyan nüfusun 160 bin kişi civarında olduğunu aktaran piskopos, bu sayının 40 bine düştüğünü bildirmişti. Tabii şimdi bu sayının daha da azaldığı söylenebilir.
***
Peki Halep'teki Hristiyan nüfusun ne kadarı, tehcirde gönderilen Ermenilerin torunlarıdır?
Bu konuya net bir cevap vermek zor ama Genelkurmay'ın yayınladığı belgeler, 1915'te Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan 987 bin dolayındaki Ermeni nüfustan 413 bininin Suriye civarına sevk edildiğini gösteriyor. Bunların 100-150 bin kişilik bölümünün Halep'te iskân edildiğini dair bilgiler var. Fakat, bunların çoğunun Halep'ten Fransa ve Amerika'ya gittiği biliniyor.
Bu arada, 2011'daki iç savaştan sonra Halep'ten Ermenistan'a giden Ermeilerin 12 bin kişi civarında olduğunu dair bilgiler de var. Öyle ki, Erivan merkezinde bir metro alt geçidine, artık Halep Pazarı deniliyor.
İç savaş şartlarında can güvenliği kalmayan Suriyeli Hristiyanlar Lübnan, Türkiye ve Ürdün'ü transit ülke olarak kullanarak, Avrupa, Amerika ve Avustralya'ya gitmeye çalıştı.
***
Bu bilgileri niçin veriyorum? Hüsnü Mahalli'nin yazısının yanlış anlaşıldığını görüyorum. Sosyal medyada, bütün Suriyeli Hıristiyanları tehcirde giden Ermenilerin torunları olarak kabul ederek hepsinin Türkiye'ye getirildiği yorumları yapılıyor. Rakamlar ortada.
Bir de şöyle bir durum var; Türkiye'de asıl sorun, Ermenistan'dan veya Suriye'den gelip Türkiye'ye yerleşen Ermeniler değildir. Sonuçta ekmek parası kazanmak veya hayatta kalmak için geliyorlar. Asıl sorun, tehcirde gitmeyip kimliğini değiştirerek kalanlardır. Hrant Dink, "kirli kan" derken bunları kastediyordu ve herkesi kendi kimliğini açıklamaya davet ediyordu.
Bu konuda Yaşar Canca'nın tespitlerini hatırlatayım:
"Hrant Dink, bir Ermenistan gezisinde oradaki muhataplarına 'Siz 1.5 milyon kişiden bahsediyorsunuz. Oysa ayni dönemde yaklaşık 500 bin Ermeni, din değiştirip Türk olmuştu. Bunları neden dikkate almıyorsunuz?' diye sordu. Muhatabı da 'Bu konunun gündeme gelmesi, davamıza zarar verir' cevabını verdi.
Dink, bir yazısında Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in yetim Ermenilerden olduğunu ve bu konuda elinde belgelere ulaştığını yazdı ve kıyamet koptu. Dink, 'Elimde belgeler var' diyordu. Peki bu bilgiye ulaşan Dink, başka hangi bilgi ve belgelere ulaşmıştı. Acaba kim veya kimler toplumu aldatma açısından kendini hangi kimlikle saklı tutuyordu? Özellikle de din adamı kimliği ile!
Bana göre yukarıda açıklanan dönen Ermenilerle ilgili çalışmaları, Dink'i ölüme götürdü. Türk kimliği ile Türkiye için her türlü kötülüğü yapanlar ortaya çıkacaktı bu yüzden Dink'in öldürülmesine karar verdiler."
***
Diğer taraftan, kimliği saklanıp özel olarak yetiştirilen ve devletin önemli makamlarına getirilen ve kendisinden "görev" istenen kişilere istihbaratçılar "koza" veya "kuş yumurtası" diyor!
Türkiye yıllardır kozalar veya kuş yumurtaları tarafından yönlendiriliyor. Ülke ekonomisinin çökertilmesinin de asıl sebebi budur.