Kuruluş değerleri ve İmamoğlu’nun değerleri!
CHP’deki değişim tartışmalarına bugüne kadar girmek istemedim, çünkü kişilere odaklı bir değişim tartışmasının hiçbir faydası olmadığını biliyorum. Ayrıca yüzde 95’i iktidarın elinde olan medyadaki tartışmalarda yapıcı bir öneride bulunan da çıkmadı. Bu tartışmalar, iktidarın ülke ekonomisini çökertmeye hizmet eden kararlarını gözden kaçırmaya hizmet ediyor. “CHP medyası” olarak bilinen Halk TV ise CHP ile çatışır duruma düştü...
Bu arada MHP’de en küçük bir değişime izin vermeyen Devlet Bahçeli’nin “CHP'de sınıf arkadaşım devam etmezse Ekrem'e karşı Özgür derim” diyerek tartışmaya katılması dikkat çekti...
Bahçeli, daha önce, altılı masanın Cumhurbaşkanlığı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu tercih ettiğini de bildirmişti...
Tayyip Erdoğan’ın da aday olarak karşısında Kemal Kılıçdaroğlu’nu görmek istediği, sadece onu hedef almasından belliydi...
Ekrem İmamoğlu hakkında ise dava üzerine dava açılıyor, adaylık ihtimali zayıflatılıyordu.
Kısacası, AKP ve MHP, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığını önledi şimdi de CHP Genel Başkanı adayı olmasını istemiyorlar. İmamoğlu’nda toplumu sürükleyici bir irade olduğunu kabul etmek demektir bu...
***
Peki iktidarı korkutan İmamoğlu, bugünlerde ne yapıyor?
İmamoğlu, “İktidar İçin Değişim” sloganıyla kurduğu internet sitesine 100 binden fazla kişiden gelen önerileri paylaştı.
İmamoğlu, bu önerileri açıklarken “Toplum, ayakları yere basan bir siyaset benimsememizi, Atatürk ilkelerine bağlı bir tutumu öne çıkarmamızı bekliyor.” dedi...
Bence de CHP’nin asıl sorunu ayakları yere basan bir siyaseti olmaması ve Atatürk ilkelerinden uzaklaşmasıdır.
İmamoğlu, ayakları yere basan ne vaat ediyor bakalım... Gazete Oksijen’e yazdığı yazıda İmamoğlu, “Türkiye’nin yeni bir gelecek tahayyülüne ihtiyacı var. Bu hayali geçmişimizin zengin deneyimlerinin ışığında kuracağız. Cumhuriyetin kurucu değerlerini yeniden yorumlayıp hevesle ve cesaretle Türkiye’nin yeni yolculuğunu inşa edeceğiz. Bu yolculukta hayallerimizi ön kabullerle, önyargılarla sınırlamayacağız. Yenilikleri keşfeden bir Türkiye oluşturacağız.” dedi.
İmamoğlu’nun diğer görüşleri özetle şöyle:
*Çözümlerin önemli bir kısmının toplumun yaşam alanını oluşturan yerelden başlayacağına; yerelden ulusala, ulusaldan küresele doğru cesur ve yaratıcı çözümlerle hayat bulacağına inanıyorum.
*Daha önemlisi merkezi idare vatandaşların iradesi ile seçilen yerel yönetimlere müdahale edip onlar üzerinde vesayet kuramamalıdır. Merkezi iktidar yerel iktidarı temsil eden belediye başkanlarını siyasi gerekçelerle görevden alamamalı, kayyumlar atayamamalıdır.
*İkinci olarak yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi öneriyorum. Bugün partiler topluma kapalı, liderin şahsi tercihlerinin ve etraflarındaki dar çevrelerin etkili olduğu, dışlayıcı yapılara dönüşmüşlerdir.
*Yeni ve demokratik bir siyasi hayatın inşası bir kez daha Türkiye’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendini köklü bir şekilde yenileyerek önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarına cevap vermesiyle mümkündür.
*Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere ülkenin açık yaralarını iyileştirmek için gerekli zemini titizlikle inşa eder. Risk almaktan kaçınmaz. Ülkemizin birlikteliğini güçlendirecek çözümler için cesur ve kararlı bir irade ortaya koyar. Bu irade Türkiye’nin köklü dönüşümü için kaçınılmaz bir yükümlülüktür.
*Cumhuriyetin kurucu değerlerini ciddiyetle idrak edeceğiz. Onları günümüzün şartlarında, toplumsal mutabakatla yeniden yorumlayıp hevesle ve cesaretle Türkiye’nin yeni yolculuğunu inşa edeceğiz.
***
“Kuruluş ilkelerini yeniden yorumlamak” yeni kurucu değerler üretmek demektir ki AKP de kendi kuruluşundan beri bunu yapacağını söylüyor zaten. Öyle ki sıra “Yeni Anayasa”ya geldi.
Öyleyse İmamoğlu, kendisine yapılan “Atatürk ilkelerine bağlı bir tutumu öne çıkarmak” önerisine uygun davranmış olmuyor ki... Merkezi idarenin yerel idareler üzerindeki vesayetini kaldırmak, 82 ilde 82 devlet kurmak demektir! Dışarıdan beslenen bir örgütün 40 yıldır terör eylemleri yapması, “Kürt sorunu” olarak gösterilemez. Yine “Alevi sorunu” diye bir yaklaşım da doğru değildir.
Bütün bu konular, bütünleştirici bir yaklaşımla ele alınmalıdır.