Küresel sahtekârlık ve korsanlık İstanbul’da!

Tayyip Erdoğan, İstanbul’da yapılan Küresel Sahtecilik ve Korsanla Mücadele Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Sahtecilik ve korsan nasıl küresel bir meseleyse hiç kuşkusuz, çözümü de küresel dayanışma gerektiriyor” dedi.
İstanbul son zamanlarda sahtecilik ve korsanlık konusunda dünyanın önde gelen şehri haline gelmiştir. Burada her ürünün sahtesi olduğu gibi her fikrin, her siyasetin de sahtesi hatta korsanı vardır.
Mesela Akbil soruşturması gibi dosyalar var.. Tayyip Erdoğan döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Akbil uygulamasında kaybolan 2.7 trilyon liranın hesabı, hâlâ sorulmuş değil..


***


Yolsuzluklardan daha önemlisi, siyasette milli ve dini değerleri kullanarak kendisine zemin yaratmaya çalışmaktır. Bu alanda çok söz söylenebilir. Fakat güncel bir örnek olarak CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın uyarısına dikkat çekiyorum. Eryılmaz diyor ki, “Türkiye ve Avrupa’dan gençler kandırılarak cihat adı altında Suriye’ye savaşmaya götürülüyor.”
Eryılmaz, bu kişilerin Türkiye üzerinden Suriye’ye sokuldukları yönünde ciddi iddialar olduğunu kaydetti. Oysa Suriye’deki muhaliflerin savaşı, cihad değil, Amerikan uşaklığıdır. Bu durumda gençler sahtekarlıkla kandırılmış olmuyor mu?
Başka bir örnek... Balıkesir Valiliği tabelasındaki “T.C.” ibaresi kaldırıldı. Tepkiler üzerine eski tabela yerine konuldu. Bu olay, halkın duygu ve düşünceleri üzerinde girişilen sahtekârlığın ortaya çıkması değil midir?


***


Tayyip Erdoğan, “Küresel Sahtecilik ve Korsanla Mücadele Kongresi”nde “Terör sona erdiğinde, silahlar susup fikirler ve siyaset konuşmaya başladığında, bundan, Türkiye kadar, Orta Doğu coğrafyası kadar, hiç kuşkusuz Avrupa ve diğer batılı ülkeler de kazançlı çıkacaktır” dedi.
Halbuki PKK’nın Türkiye dışına çıkarılmak istenmesinin sebebi, Tayyip Erdoğan’ı başkan yapmak ve akabinde, PKK terörünün de yardımıyla Suriye ve İran’da Amerikan yanlısı yönetimler kurmak olarak görünüyor. Orta Doğu’ya yakın gelecekte vaat edilen, daha fazla kan ve gözyaşı değil midir. Dolayısıyla silahların susacağından bahsetmek bölgedeki bütün ülkelerin halklarını kandırmak anlamına gelmez mi?
Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu sınırlarımızda yapılan kaçakçılıktan söz ediyor ve “Kaçakçılık, öyle büyük bir organizasyona dönüşmüştür ki bölgemizde istikrarsızlığa, siyasi çalkantılara, hatta arkasında 10 binlerce can kaybı bırakan terör olaylarına adeta kaynak sağlar bir noktaya ulaşmıştır” diyor.
Hemen sormak gerekir; 11 yıllık AKP iktidarı, kaçakçılığı önlemek için ne yaptı?
Bu sorunun cevabını kim verecek? Bu süreç içinde PKK’nın 60 milyar dolarlık bir servete hükmeder hale geldiği söyleniyor. Söyleyen de eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan.. Bu 60 milyar doların ne kadarı 2002-2013 yılları arasında edinilmiştir?


***


Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise “Esas olan bayrak, vatan ve Türkiye’nin kalkınmasıdır. Esas olan vatan milliyetçiliğidir. Vatanını en çok seven en çok çalışandır” gibi laflar ediyor. Milliyetçiliğin öznesi millettir. Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alacağını söyleyen bir iktidarın temsilcisi, sıkışınca vatan milliyetçiliğinden bahsediyor. Oysa Yunanlılar ve Ermeniler de Türkiye’yi en az bizim kadar seviyor. Yine bütün Hıristiyanların hedefi, kendi dinlerinin ilk geliştiği topraklar olarak gördükleri Anadolu’yu Türklerin elinden almaktır.
Buna karşılık, İslam’ın koruyucusu olan Türk Milleti’nin milliyetçiliğini ayaklar altına almak, Hıristiyanlığa hizmet değil midir? Sonra da vatan milliyetçiliğinden bahsetmek halkı aldatmaya ve kandırmaya çalışmak olmuyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları