Küresel itiraflar!

ABD eski Başkanı Clinton, Yugoslavya’daki bombardıman sırasında CNN’de yaptığı bir konuşmada, “küreselleşmenin gevşek sınırlar istediğini” ve “üniter devlet yapılarının mevcut olduğu bir dünyada küreselleşmenin başarılı olamayacağını” söyledi.
* 2000 yılı Eylül ayında düzenlenen “Millenium Kongresi” ve zirve toplantısı öncesinde tüm hükümetlere ve halklara küresel bir demokrasi çağrısında bulunuldu ve şöyle denildi:
“Bir yüzyılın sonuna geldiğimiz bu günlerde bir dünya hükümeti kurulması yönünde çeşitli çağrı ve duyuruların yapıldığına tanık oluyoruz. BM Küresel Yönetim Komisyonu, küresel politikaların tek bir yapı altında toplanması yönünde hiç beklenmedik çabalar sarf etmiştir. Uluslararası Ceza Mahkemesi 1998 yılında imzalanan Roma Anlaşması ile Uluslararası Ceza Hukuku’nun yürürlüğe girmesini kabul etmiştir. BM 1999 yılı insan gelişimi raporunda 21. yüzyıl küresel yönetim hedefine uygun bir küresel mimarinin geliştirilmesi talep edilmiştir. Tüm bunlar hemen bir dünya hükümetine kavuşmamız için çok çeşitli yollar olduğunu gösteriyor. Bunun yerinin mutlaka BM olması gerekmiyor. Aksine BM dışındaki kurumlarda da yapılması mümkündür. Küresel politikalar, G-8, OECD, Uluslararası Anlaşmalar Bankası, IMF ve Dünya Bankası gibi tüm kararların kapalı kapılar arasında, gizlilik içerisinde alındığı kurumlarca yürütülmektedir. Bu kurumların yetkileri, NATO, Avrupa Birliği gibi üst bölgesel oluşumlarla artırılır.”

* * *

* Sunday Independent gazetesi Cenevre Gölü kıyısındaki Dünya Ticaret Örgütü’nün en temel hedefinin dünya ekonomi ve ticaretinin tümüyle kuralsız, tek taraflı, sadece şirketlere yarar sağlayan bir mekanizmaya dönüştürmek olduğunu yazdı. Gazeteye göre yer yüzünün bu en güçlü örgütü, yiyecek seçimimize bile müdahale edebiliyor, dünyanın en güçlü demokratik hükümetlerinin onayladığı yasaları bile geçersiz sayabiliyor, ticaret savaşları başlatabiliyor, dünya uluslarının imza altına aldığı uluslararası anlaşmaları yok sayabiliyor.

* Washington eyaleti senatörü Patty Muray, Seattle’da yapılan Millenium Raund toplantılarından önce, Clinton’a bir mektup yazarak, Amerikan halkına hitaben bir konuşma yapmasını, bu konuşmada, Dünya Ticaret Örgütü’nün, vazgeçilmez, kural koyucu ve uygulayıcı bir örgüt olduğunu anlatmasını ve karşı görüşteki eylemlere rağmen Amerikan hükümetinin bu hedeflerden asla vazgeçmeyeceğini ilan etmesini istedi.

* * *

* Amerikalı uzman Strobe Talbot ise, “Tek bir dünyadaki ekonomik ve ticari hayat bundan böyle GATT (Ticaret ve Tarifeler Genel Anlaşması) tarafından belirlenecektir” dedi. Talbot, Time dergisinde yayımlanan, “Küresel devletin doğuşu” başlıklı makalesinde, “İddia ediyorum ki, önümüzdeki 100 yılda bizim bildiğimiz ulus devletçiliğin modası geçecek ve tüm devletler tek bir küresel otoriteyi kabul edecekler. Böylece, 20. yüzyılın ortasında benimsenen dünya vatandaşlığı da gerçekleştirilmiş olacak. Ulusal egemenlik ve bağımsızlık gibi kavramlar, yeni dünya düzenine yakışmayan, abartılı, ağdalı kavramlar olacak. Bütün devletler aslında sosyal bir düzenlemeden ibarettir. Bir zamanlar ulus devletlerin ne kadar kalıcı ve hatta kutsal göründüğü bugün mesele bile edilmiyor. Gerçekte tüm devletler yapay oluşumlardır. GATT Anlaşması bir Dünya Ticaret Örgütü kurma planının en önemli parçasıdır. Bu uluslar arası kabul görecek kurum, sınırsız bir dünyanın polisi olacak ve üye ülkelerin iç olaylarına bile müdahale edebilecek bir güce sahip olacaktır” görüşlerini savundu.
Bütün bunları, bugünkü ekonomik krizin gerçek sebebini iyi değerlendirelim diye
hatırlatıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları