Kuralların değiştiğinin farkındayız değil mi?
Ülkelerine siyaset yoluyla hizmet etmek isteyen milliyetçiler şu gerçekleri bilerek geleceğe hazırlanmak mecburiyetindeler:
1. Yeni kurallara göre artık Türkiye'de Başbakan seçilmeyecek...
2. 3-5 milletvekili fazla çıkarmanın fazlaca anlamı olmayacak...
3. Yöneticiler 'Cumhurbaşkanı ve diğerleri'nden oluşacak... 'Diğerleri' gerçekten 'diğerleri' olacak...
4. Cumhurbaşkanı yüzde 50+1'le seçileceğine göre bütün hesaplar buna göre yapılmak mecburiyetinde kalacak...
***
Değişen kuralların ne olduğunu bilmeden veya önemsemeden eski siyaset kalıplarıyla hareket edenler, ne olup bittiğini anlayana kadar hem kendilerine hem de temsile soyundukları dâvâlarına çok kritik vakitler kaybettirebilirler...
Ortaya çıkan tablo, her siyasî görüş için toplumun diğer kesimleriyle etkileşimi, iş birliğini, doğal koalisyonları, farklı eğilimler arasında ortak hareket zemini arayışlarını zarûret hâline getiriyor...
Yani partinize yüzde 3 oy daha fazla aldırmak, Meclis'e hepsi birbirinden idealist 30 milletvekili daha fazla sokmak pek bir şey değiştirmiyor... Yeni anayasanın uygulanmasıyla birlikte milletvekilleri 'belediye zabıtasından biraz hallice' olacak, hepsi o kadar...
Önemli olan Cumhurbaşkanlığı... Yüzde 50+1 alırsanız galipsiniz, yüzde 50-1'de mağlup... Çok net ve ötesi yok... Oyunun yeni kuralları böyleyken, eski oyunun eski kurallarıyla geleceğe dönük siyaset yapmak ne derece akılcı olacak?
Milliyetçi siyaset bu soruyu yok sayamaz? Zaten saysa da o soru, sırf görmezlikten geliniyor diye yok olmaz...
Burada denilebilir ki, herkes mevzisini güçlendirsin, böylece toplumun diğer kesimleriyle iş birliği gerektiğinde en güçlü olan, bu iş birliğinin adresi hâline gelsin... Güç ve cazibe onun etrafında oluşsun, dolayısıyla 50+1'in en şanslı adayını o çıkarsın, diğerleri tâbi olsun...
Bu, anlaşılabilir bir yaklaşımdır... Yeni sisteme göre Cumhurbaşkanlığını hedeflemeyen hiçbir siyasî partinin birkaç kişiyi milletvekili yapmak dışında varlık gerekçesi kalmıyor...
Bir kere daha altını çizelim: Artık Başbakan seçilmeyecek... Ya Cumhurbaşkanı seçeceksiniz ya da hiç gibi bir şey... Atadan babadan kalma siyasî klişelerin hükmü bitti... Bu yeni gerçeği çabuk kabul edip ona göre hareket edenler, diğerlerine göre yeni yarışa çok daha önde başlamış olacaklar... Diğerleri ise ne olduğunu anlayana kadar yine kayıp üstüne kayıp yaşayacaklar...
***
Son referandum seçmen davranış kalıplarında nasıl değişiklikler olduğunu belgeledi aslında... Daha düne kadar asla olmaz zannedilen partiler arası geçişler, liderlerin dediğinin aksi istikametinden yığılmalar, pusulanın evet ve hayır tarafında dün tahmin edilemeyen buluşmalar yaşandı...
Bu gerçeği iyi okumak ve geleceği buna göre kurgulamak lâzım... 'Güçlü fikir, doğru yerde durma ve stratejik davranma'yla farklı kesimlerin desteği sağlanabiliyor... Partilerin oy artışı, mensuplarının doğurganlık gücüyle sağlanamayacağına göre 'var olanın iknası' her şeyin önüne geçiyor...
***
Kestirmeden söyleyelim: Milliyetçi siyasetin önünde iki yol var... Ya yüzde 50+1'i hedeflemiş bir kimlik, donanım ve potansiyele bürünecek... Yönetenleri kim olursa olsunlar hedefini bu şekilde açıklayacak ve hedef kitlesini ikna edecek... Ya da bu iddiadaki diğer siyasî hareketler içinde varlığını veya iş birliğini kuvvetlendirerek bu yöntemle ülkeye hizmet etmeyi deneyecek...
Bir de sivil toplum kuruluşları üzerinden lobicilik kalıyor tabii... Yeni anayasa bunların dışında başka yöntem bırakmıyor... Ya yüzde 50+1 sizin olacak... Ya da bir nevi koalisyon hâlindeki yüzde 50+1'in içindeki en güçlü/en etkili kesim siz olacaksınız...
Eski alışkanlıklarla, sloganlarla, soğuk savaş kalıplarıyla siyasette ısrar edenler, yeni dönemin getirdiklerini kavramakta zorlananlar veya mevcut hâlden çıkarı olanlar yakın geleceğin kaybedenleri olacaklar... Milliyetçi siyasetin bu kritik aşamayı çok iyi tahlil etmesi ve geleceği doğru kurgulaması gerekiyor...