Kumpastan yeniden yargılamaya
Geçenlerde gerçek dışı davalarla ülkenin milli ordusuna kumpas kurulduğu açıklanmıştır. Bu açıklamanın, Başbakan’ın düşünce ve icraatlarını medyayla paylaşan ve ona danışmanlık yapan kişi tarafından yapılması önemlidir. Çünkü böyle açıklamaların gerekli istişareler yapılmadan ortaya konmasının mümkün olamayacağı bilinmektedir.
Bu açıklamanın arkasından, suçlanan vatanseverlerin avukatları yeniden yargılanma yolunun açılabilmesi için girişimlerde bulunmaya, hukukçular ve yorumcular da bu konuda tartışmaya başlamışlardır. Adalet Bakanı da hukukla ilgili yanlışlıklar olabileceğini, kendilerinin de yanlışlık yapmış olabileceğini söylemiş, önemli olan yanlıştan dönmektir demiş ve bunun da bir erdem olduğunu ifade etmiştir.
Bu gelişmelere paralel olarak Genelkurmay Başkanlığı’nca, Başbakan’ın da oluru alınarak, biraz üstü kapalı da olsa, TSK mensuplarına ilişkin yargılamaların adaletli olmadığı ve yeniden yargılamanın mümkün olabileceği anlamına gelen bir basın açıklaması yapılmıştır.
* * *
Ancak yapılan yanlışlıkların esasına baktığımızda; bunun askeri vesayeti kaldırmak, üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğünü kurmak adı altında, fakat aslında kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak ve sürekli kılmak maksadıyla, yargı düzeninde yapılan anayasal ve yasal düzenlemeler olduğu ve bu konunun propagandasının da yapılarak gerekli olanların 2010’daki referandumda kabulünün de sağlandığı görülmektedir. Sonra kendileri zarar görünce de hata yaptık denmektedir.
Ayrıca, davalara esas teşkil eden telefon konuşmalarına eklemeler yapılmasına, sahte belgeler üretilmesine, hazırlanan tespit tutanaklarının gerçeği yansıtmamasına, CD’lerde ekleme ve tahrifat yapılmasına, delillerin gerçek olmadığını gösteren raporlara itibar edilmemesine, bir kısmının da yok edilmesine, gerçek dışı bilgilerle suçlama yapılmasına ve TSK’nın itibarının sarsılmasına bile bile göz yumulduğu da bilinmektedir.
Bu davaların savcısı olduğunun beyan edildiği, “temizlik!” yapıldığının uygunsuzca söylendiği ve iktidarın kadrolaşmasına “Allah verdikçe veriyor” dendiği de unutulmamıştır. TSK mensupları hakkında yapılan insafsızca suçlamalar hâlâ yerinde durmaktadır. Daha saymakla bitmeyecek ve yönetim tarafından zevkle izlenen, destek verilen, en azından ses çıkarılmayan ve kamuoyunu yanıltıcı şekilde cereyan eden birçok uygulamaya şahit olunmuştur.
* * *
Bütün bu kumpas, yanlışlık gibi açıklamaların ve yaşanan gelişmelerin, hükümete yakın çevrelerin yolsuzluk yaptıkları iddialarına ait soruşturmaların ortaya çıkmasından sonra dile getirilmesi son derece manidardır. Manidar olmanın da ötesinde, ihmalkâr olduklarının, yanlış uygulamalar içinde bulunduklarının ve aslında suçlu olduklarının bir ifadesidir.
Askeri vesayeti kaldırmak, yasama, yürütme ve yargı üzerinde tam bir kontrol sağlayarak iktidarın mutlak hâkimiyetini ve sürekliliğini gerçekleşmek üzere cemaatle işbirliği yapıldığının, artık iddianın da ötesine geçtiği söylenmektedir. Bugüne kadar sürdürülen ittifakın, bazı anlaşmazlıklar nedeniyle bozulduğu ifade edilmektedir. Bir taraftan “bugüne kadar ne istediler de yapmadık” diye beyanda bulunulurken ve bir uzlaşma yolu bulunması yönünde girişimler yapılırken, diğer taraftan da cemaate tanınan imkânların geri alınmasına çalışıldığı anlaşılmaktadır.
H H H
Hükümetin yolsuzluk iddialarından dolayı içinde bulunduğu zor durumdan kurtulmak için, adı geçen davalara karşı olanlarla bir ittifak içine girerek, cemaat olduğu söylenenlere karşı müşterek hareket etme yanlışına düşülmemelidir. Daha geçenlerde, “2004 MGK’sındaki cemaate karşı alınması gereken tedbirleri yok saydık” demeleri unutulmamalıdır.
Kamuoyuna intikal eden ve ortalığın sarsılmasına yol açan esas konu, yolsuzluktur. Ucu nereye varacaksa varsın bunun mutlaka üstüne gidilmeli, özellikle hükümet tarafından üstünün örtülmesine göz yumulmamalıdır.
Cemaatlerle, tarikatlarla, muhafazakârlığı aşıp mutaassıp uygulamalarla devlet yönetilemeyeceği bilinmeli, gelişen durum çerçevesinde haksız ithamlara uğrayan vatanseverlerin yeniden ve adil olarak yargılanmasına imkân yaratılmalıdır.
Yeni yılın laik, demokratik ve gerçek hukukun üstünlüğü altında, Türk Milletine sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini diliyorum.