Kukla yönetimmiş

Seçim sonrası ortaya çıkacak yeni tabloda, 6''lı Masa''nın adayı kazanınca ne olacak, sorusunun cevabı iktidar medyası tarafından köpürtülüyor. Kimi "vesayet"ten, kimi "güdümlü", kimi de "kukla" olmaktan söz ediyor.

Babacan ve Karamollaoğlu gayet net ve açık olarak ifade etmiş. Özetle, "Bizim cumhurbaşkanı adayımız seçildikten sonra, 6 parti birlikte hazırladığımız ortak mutabakat metni doğrultusunda ülkeyi yönetecek."

İktidar ve medyası, bu açıklamadan "Ah, ne kadar güzel. Demek ki demokrasi devletin en tepesinde hayat bulacakmış. Ülkeyi tek kişi değil, bir grup yönetecekmiş. Üstelik ilkeleri de önceden konulmuş olacakmış" deyip, grupla yönetim anlamı çıkarmıyor da ne çıkarıyor?

"Vesayet", "Kukla", "Güdümlü yönetim" anlamı çıkarıyor.

İlla tek adam, tek kişi, tek bilen, tek otoriter ve tek hükümran olacak. Aradıkları, özledikleri şey bu. Bir çeşit padişah görmek istiyorlar. Demek ki, "Reisçi" mantık buna alıştı. Bunu göremeyince beyinleri karışıyor.

İlginç!

Tek kişi yerine çok kişinin istişare ile yönetiminin sonucu olarak "ortak akıl" denilen siyasi kompozisyonun Türkiye''ye ne getirip ne götüreceği umurlarında değil.

Yönetim bilimleri öyle söylemiyor ama.

Ne diyor?

Toplam kalite yönetiminden söz ediyor.

Bir zamanlar Türkiye''de çok konuşuluyordu. Neredeyse bütün devlet kurumları, çalışanlarına "Toplam kalite yönetimi" semineri vermekteydi.

Toplam kalite yönetiminde önemli olan, karara astları da katmak ve yönetsel kararları birlikte almaktır. Özellikle paydaşların karara katılması, modern işletme yönetimlerinin de, kamu yönetimlerinin de temel konusudur. Modern devlet ve bürokrasisinin halkla bütünleşmesinde bu yönetim felsefesi oldukça etkilidir.

Kabileci zihin yapısıyla, özellikle de tek adamcı, reisçi düşünce şemalarıyla toplam kalite anlayışı yürütülemez.

Siyasette, grupla yönetimin ve yönetim başarısının tek örneğini Atatürk verdi. Uyguladığı bir toplam kalite yönetimi değildi, ama kararlara her zaman astları ya da grupları katmayı başarmıştı.

Ülke için her ne yaptıysa Meclis''le yapmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ortak aklın tarih önünde en güzel örneklerini verdi. Atatürk, her ne kararı almışsa, istişareyle almıştı. Bunun için de yemekli akşam sofraları düzenlemişti.

Bu sebeple, 6''lı Masa''nın; "Biz ülkeyi cumhurbaşkanıyla birlikte yöneteceğiz. İlkelerimizi de önceden ortaya koyacağız" söylemi, hiç yapılmamış, uygulanmamış, olmayacak işlerden değil.

UYGURLARA TEHDİT

Çin, Türk''ün Doğu Türkistan yurdunu işgal etti. Oranın son Başbakanı rahmetli İsa Yusuf Alptekin Türkiye''ye geldi. O gün bugündür bir avuç Türk, Türkiye''de hak arayışlarını sürdürüyor.

İşin en garip yanı da nedir biliyor musunuz?

Türkiye''de her zaman bu soydaşlarımıza muhalif olan grupların ortaya çıkması ve haklı görüşlerini ellerinin tersiyle itmesidir. En son örneğini, geçenlerde Çin konsolosluğunun önündeki eylemde gördük. Polis şefi, "sizi Çin''e göndeririz" tehdidi yapıyor.

Kimi, kimin yurdundan kovuyorsunuz?

Bu yurt, bu devlet, bu topraklar, Göktürk Devleti''nin evlatlarına ne zaman kapılarını kapattı da bizim haberimiz yok?

İktidardakiler özür diledi.

Herkese çemkiren, siyaseti çemkirme üstüne kuran, sözüm ona Turancı-Türkçü partiden ses çıkmadı. Muhalefet de sessiz. Davutoğlu''nun dışında yürekli bir itiraz gelmedi.

Cihan bilsin ki, bütün Doğu Türkistanlı UYGUR gardaşlarımızın teninde TURAN kokusu var. Acıları acımız, gülüşleri neşemizdir.

Çinliler, kovid bahanesiyle soydaşlarımızı evlerine hapis edip, açlığa mahkûm ettiği yetmiyor gibi bir de yangınlar çıkararak katlediyor.

Yazarın Diğer Yazıları