Kraldan büyük kim öldü Tayyip Bey?
Tayyip Erdoğan, terör olaylarından dolayı halkın tepkisi iktidara yönelmeye başlayınca, Oslo’da, örgüt ile pazarlığa giriştiğini, onlara demokratik özerklik söze verdiğini, teröristlere Habur’dan Diyarbakır’a resmi geçit yapma imkanı tanıdığını yok sayarak, PKK ve BDP’yi suçluyor..
BDP, zaten terör örgütünün siyasi temsilcisidir. Bu bakımdan onlara sözle yüklenmenin bir anlamı var mı?
Erdoğan, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ı kastederek, “Siz eş başkanın söylediklerine ne bakıyorsunuz? O önce kendisinde yüz olsa parlamentoda değil Kandil Dağı’na çıkması gerekir. Sen hangi yüzle geliyorsun da bu parlamentoda yemin ediyorsun ve 400 kilometrenin terör örgütünün kontrolünde olduğunu söylüyorsun. Kendinize rahat bir yer arıyorsanız Kandil’e gidin” dedi.
Tam burada insanın aklına başka bir eş başkanlık gelmiyor mu? BOP eş başkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kandil dağına operasyon yapmasına neden izin vermiyor da Demirtaş’ın Kandil’e gitmesini istiyor? Eş başkanlık görevi buna engel mi teşkil ediyor? Yani Amerika izin vermiyor, öyle değil mi?
Nitekim CHP ve MHP temsilcileri, özetle “kuklaya değil oynatana vur” diyerek Erdoğan’ın, ABD’ye dokunmadan PKK ve siyasi uzantısı BDP’ye yüklenmesini eleştirdi.
***
Çok vahim durum daha var. Erdoğan, teröristlerle kucaklaşan BDP’liler konusunda konuşurken, “Ben de yargıya zaten gerekenleri söyledik. Biz de parlamentoda gereği neyse onu yapacağız” dedi. Dikkat ederseniz, söze “ben” ile başlıyor, “biz” ile bitiriyor. Yani ağzından çıkan sözün hukuk sistemine aykırı olduğunu son anda fark ediyor ve sorumluluğu yayıyor. Evet Erdoğan’n önünde yazılı bir metin vardı ama galiba bu sözleri irticalen söyledi.. Böylece büyük bir itirafta bulundu. Yargıya talimat verdiklerini kabul etti..
Peki BDP söz konusu olunca yargıya talimat veren Tayyip Erdoğan, daha önceki Ergenekon ve Balyoz davalarında ne yaptı? Gerekenleri yargıya söyledi mi söylemedi mi?
***
Balyoz davası tutuklu sanıklarından kurmay albay Mustafa Önsel, savunmasında “bir şehit kızına mektup” yazdı..
Mustafa Önsel, “Demokrasiler ileri doğru gidince, geride kalanları hapishanelere dolduruyorlar. Ben de çok ileri gitmiş demokrasiyi anlamayıp avara avare dolaşırken ‘suçlusun’ denilerek içeri alınanlardanım. Artık öyle eskisi gibi değil.. Her şey çok hızlı.. Eskiyi bilmezsin gerçi.. Çok kötüydü. Yargılamalar çok uzun sürerdi. Bir defa iddia makamı iddiasını ispatla yükümlüydü. Delil denilen şeyler enine boyuna tartışılırdı. Maddi gerçeği bulmak için çok uğraşılırdı inan.. Bilirkişiler, keşifler, uğraş Allah uğraş.. Koskoca devletin savcısını, hakimlerini bu işlerle uğraştırırlardı eskiden biliyor musun? Şimdi öyle değil.. Bir kere sanık olan suçsuzluğunu ispatlayacak. He, es kaza sanık suçzuzluğunu ispatladı.. Hemen serbest bırakılır mı? Asla! Madem ki tutuklanmış, mutlaka hüküm giyecek.. Tersine düşünen varsa, ilerideki demokrasinin adil yargılamasını iyi anlamamış, hareket eden trene binememiştir.. Yeni yargı hızlı tren gibidir. Kaza olması önemli değildir. Malum hızlı tren kazalarında önemli olan temiz ölmektir” dedi...
***
Önsel, mektupta küçük bir hikaye anlattı:
“Eski çağlarda bir ülkede, yurttaşlardan biri öldüğünde bir defa, eşraftan biri öldüğünde iki defa, bir devlet adamı öldüğündü üç defa, kral öldüğünde dört defa çan çalınırmış.. Bir gün bir davanın duruşmasında masumiyeti herkesçe bilinen ve beraatı beklenen bir sanığa para cezası verilmiş. Kısa bir süre sonra da dev çanın sesi duyulmuş.. Halk, ‘kim öldü?’ demiş. Can ikinci defa çalınınca ‘eşraftan biri öldü’, üçüncü defa çalınınca ‘hangi devlet adamı öldü?’, dördüncü defa çalınınca ’eyvah, kral öldü!’diyerek çanın çaldığı yere doğru koşmuşlar. Çan, çalmaya devam ediyormuş.. Beş, altı, yedi, sekiz.. Oraya vardıklarında çanı, haksız yere para cezası alan adamın çaldığını görmüşler. Ve ‘Neden çanı dörtten fazla çaldın? Kraldan büyük kim öldü?’ diye sormuşlar. Adam, ‘adalet öldü adalet!’ demiş..”
***
Şimdi Erdoğan, bağırıyor, bütün sorumluluğu PKK ve BDP’ye yüklüyor ama adaleti Ergenekon’da, Balyoz’da Habur’daki çadır mahkemesinde öldüren kendi iktidarı
değil mi?
Sahi kraldan büyük kim öldü ki?
Adalet öldü adalet!