Korsan taksi,korsan kitap ve korsan siyaset
İstanbul’da çalışan taksi şoförleri, Çağlayan meydanında “Korsan taksiye hayır” mitingi düzenledi ve “Hırsız! Elini ekmeğimden çek” diye slogan attı. Gerçekten, artık korsan taksiler, neredeyse devletin gözetimi altında, yasal olarak bu işi yapanların yerini alıyor.
Taksicilere göre kimileri de yasal bir görünüm elde etmek için “rent a car” yani taksi kiralama şirketi adı altında normal taksicilik yapıyor.
Eylemi haklı buluyorum fakat Havaş’ın Anadolu yakasından Atatürk Havalimanı’na yolcu taşımasını eleştirmek doğru değil. Uçak parası kadar taksi parası verilir mi?
Bir de mitingde konuşma yapanlar, Başbakan ve Belediye Başkanı’na hitap ederken niçin o kadar kibar davrandı?
Adı üzerinde eylem bu! İstanbul’da korsan taksiciliğin bu kadar artmasından Başbakan, Vali, Belediye Başkanı ve Emniyet Müdürü sorumlu değil mi? Onlar denetimi gevşek tutmasa tek bir kişi korsan taksicilik yapabilir mi?
* * *
Bu arada Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, Antalya’daki “Telif hakları ihlallerinin önlenmesinde uygulama sorunları” konulu seminerde, ele geçirilen korsan ürünlerin yakılarak imha edildiğini, bunun ekonomik kayıp olduğunu söyledi ve “Korsanla mücadelede ele geçirilen malzemeler imha edilmek yerine satılarak özellikle emniyet mensubu arkadaşlara ödenecek ikramiyelere katkıda bulunulabilir. Ele geçirilen malzemeler de değerlendirilmiş olur. İmha ettiğiniz zaman yakacaksınız, atacaksınız ama kullanılabilir şekle getirilip satılırsa ekonomik değer olarak tekrar ekonomiye katılmış olacak. Bunu teklif olarak sundum, değerlendirilirse uygulamaya geçiririz” dedi.
Düşünebiliyor musunuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı seviyesinde bir zat, polis tarafından ele geçirilen hırsızlık malı kaset ve kitap gibi yayınların satılmasını ve parasının polise ikramiye olarak verilmesini önerebiliyor! Resmen haram paranın polise ve ailelerine yedirilmesini istiyor! Bir hukuk devletinde böyle bir öneriyi insan nasıl aklına getirebilir? Bu mantığa göre düşünürsek; madem korsanlığı devlet yapacak, o zaman polis ele geçirdiği eroini de kendisi satsın, tek tek kitap veya kaset satmakla uğraşmasına lüzum kalmaz!
* * *
Siyasette ise nasıl bir korsanlık yürüdüğünü ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton açıkladı ve “Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollerin başarısı için ülkesinin elinden geleni yapacağını” söyledi. Tayyip Erdoğan hâlâ, TBMM’nin protokol için Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerine göre karar vereceğini söylüyor ama yarın yeni bir soykırım tasarısı baskısı ile karşılaşırsa ne yapacak?
ABD dayatması ile korsan dış politika uygulamak değil mi bu yapılan?
Erdoğan, Kürt açılımı konusunda da hâlâ aynı yanlışta ısrar ediyor ve Anayasa’daki vatandaşlık tanımına karşı etnik siyaset sürdürüyor. Erdoğan, “Bunun içinde tüm etnik unsurların sorunları var. Burada Kürt kökenli, Türk kökenli, aklınıza ne gelirse bütün etnik unsurların sorunları var ve bunun çözümüne yönelik çalışmalar var” diyor.
İşte bu yaklaşım, korsan siyasettir. Çünkü bu söylem Anayasa’yı yok saymaktır. Bu topraklarda yaşayan milletin adı Türk Milleti’dir. Anayasa’nın 66’ncı maddesine göre Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Bu maddeyle kimsenin etnik kökeni yok sayılmamıştır. Almanya’daki Türkler’in bir kısmı, Almanya vatandaşlığına geçince yani uyruk bakımından Alman olunca Türklüklerini inkâr mı etmiş oluyor?
Bu etnik takıntı Erdoğan’a pahalıya mal olacak ama milletin bütünlüğünü zedelemese bari!