Koronavirüsten daha tehlikeli yaklaşımlar!

Küresel salgına sebep olan virüs, sadece akciğerleri değil, beyin ve sinir sistemini de etkiliyor. Vücutta birbiriyle devamlı iletişim halinde olan hücreler arasında bağlantı kesiliyor veya aksıyor.

Uzmanlar, grip ve nezle ile koronavirüs arasındaki farkın tat ve koku alma duygularının kaybolması ile anlaşılabileceğini söylüyor. Koku ve tat alma duygusunun kaybolması, burun ve dildeki algılama hücreleriyle beyin arasındaki sinir hatlarının hasar gördüğünü gösteriyor.

Öyleyse, sorunun sadece koronavirüsten değil belki onunla birlikte başka etkilerden de kaynaklanmış olabileceği düşünülmelidir.

***

Bir ülkenin, bir devletin veya bir halkın veya bütün insanlığın sağlığı da insan vücudundaki mekanizma gibi düşünülmelidir.

Sorunlar, beyinde algılanamıyorsa veya beyinin kısmi yetki verdiği organlar felç olmuşsa, ülke yönetiminde "abuk sabuk kararlar" ortaya çıkmaya başlar. Meselâ beyinin verdiği iki günlük sokağa çıkma yasağı doğrudur ama zamanlama hatası, halkın ani tepki vereceğinin düşünülmemiş olması, bir bağlantı kopukluğunun sonucudur.

İktidarın elindeki belediyelere hiç ses çıkarmayıp, muhalefetin elindeki belediyelerin, yardım için hesap açtırmasının önlenmesi, ekmek veya gıda kolisi dağıtmasının engellenmesi, bununla da yetinilmeyip haklarında soruşturma açılması hatta "paralel devlet yapısı" olarak suçlanması da sinir sisteminde ciddi bir bozukluğun işaretidir. İktidarın tat alma ve koku alma duyguları yanında, "insaf" düşüncesini meydana getiren hücrelerinde de büyük tahribat olduğu anlaşılıyor. Twitter'da Levent Özveren, bu durumu "paralel ekmek yapılanması" diye hicvetti…

***

Ülke halkının can güvenliği ve buna bağlı olarak ekonominin durmasından dolayı gıda güvenliği tehdit altındayken Kanal İstanbul ihalesinin yapılması, "sahra hastanesi yapıyoruz" bahanesiyle, Atatürk havaalanı pistinin tahrip edilmesi de beyinin sağlıklı düşünme yeteneğinin zaafa uğradığını çok net bir şekilde göstermektedir.

Zonguldak valisinin, "Sağlıkçılarımız olmasaydı bugün belki de geri dönüşü konuşuyor olacaktık." sözleri ise sinir sistemindeki arızanın ne kadar vahim boyutlarda olduğunun önemli bir delilidir. "Bu, sadece bir valinin tutumudur" denilip geçilemez. Öyleyse neden hemen görevden alınmadı?

Yine "Türkiye'nin Maldivleri" olarak bilinen Burdur'un Yeşilova ilçesindeki Salda Gölü'nün beyaz kumlarını kamyonlara yükleyerek başka alanlara taşıma faaliyetinin akıl ve mantıkla, beyinle bir ilgisi var mıdır?

Olayı meydana çıkaran ve kamuoyu ile paylaşan Burdur'un Yeşilova İlçe Belediye Başkanı Mümtaz Şenel ve eşi Fatma Şenel'in evlerinde silahlı saldırıya uğramasının, bu olayla bir ilgisi yok gibi görünse de diğer sebep daha da vahimdir. Şenel'e göre olay, fuhuş yapılan bir otelin 10 gün süreyle kapatılması ile ilgilidir. Yani fuhuş yaptırarak para kazanmak hak olarak görülüyor ve bunu engelleyen başkan cezalandırılıyor! Bu olay için de münferit denilemez; ülkede önemli bir kesimin, helâl yolla para kazanmak duygusunun kalmadığını göstermektedir.

***

Bir başka olay da "Türk fındığında İtalyan firması tekeli" konusunda yaşandı.

CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, İtalyan firması Ferrero'nun Türkiye'nin fındık pazarında tekel oluşturarak haksız rekabete yol açtığı iddiasıyla Rekabet Kurumu'na başvurdu.

Verilen cevapta "Ferrero'nun fındık ihracatının yüzde 30'unu yaptığı bu nedenle herhangi bir manipülasyon faaliyeti olup olmadığının incelenmesine gerek olmadığı" ifade edildi. Oysa Ferrero, taşeron firmalar da kullanarak ihracatın yüzde 50'sini kontrol ediyor.

Velhasıl, Türkiye'nin sinir sisteminde, bağlı olarak dolaşım sisteminde ve yine bağlı olarak nefes almasında ciddi sorunlar vardır. Bu sorunlar, Türkiye ve Türk Milleti için koronavirüsten daha tehlikeli değil midir?

dfs-004-001-011-001.jpg

Yazarın Diğer Yazıları