Konjonktür müsait KKTC'nin tanınması için ne bekleniyor!
Anavatan Türkiye ve KKTC''nin, kapalı Maraş''ın açılması, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz''deki haklarımızın korunması ve kollanması ile egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözümün ileri götürülerek KKTC''nin tanınması kararlılığından rahatsız olarak paniğe kapılan Enosisçi Rum lider Nikos Anastasiadis''in ''mektup diplomasisi'' yöntemi ile Türkiye ve KKTC''yi sıkıştırmaya çalışması, gerçekleşmesi mümkün olmayan bilindik tezlerini sunması ibretle izlenmektedir. Türkiye ve KKTC makamlarının Rum Yönetimi''nin her sıkıştığında gündeme getirdiği Güven Yaratıcı Önlemler(GYÖ) paketini reddetmesi ve dördüncü sondaj gemisinin yakında Doğu Akdeniz''de sondajlara başlayacağının açıklanmasıyla, Rumların, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Avrupa Birliği, ABD Yönetimi ile sürdürdüğü girişimler ve Türkiye''nin New York Daimi Temsilcisi Feridun Sinirioğlu''na gönderilen mektubun ardından Anastasiadis''in KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar''a 6 sayfalık mektup gönderdiği ortaya çıktı. Anastasiadis''in KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar''ı, Kıbrıs sorununda, çerçevesini de belirlediği müzakereye davet ettiği 23 Mayıs tarihli 6 sayfalık mektubu, Rum basınına sızdırıldı. Fileleftheros "Sevgili Ersin Tatar… Anastasiadis''in Mektubu: 2014 Anlaşması, Desantralizasyon ve GYÖ Zemininde Müzakereler… Crans Montana Yakınlaşmalarına Da Atıf" başlık ve spotlarıyla manşetten verdiği haberinde mektubun "tamamını aktardığı" vurgusunu yaptı. Mektubunda "istenmeyen ve başarılması mümkün olmayanı değil mümkün ve gerçekçi olanı müzakere etmeliyiz. Elbette iki devlet çözümü ve egemen eşitlik gibi yeni fikirlerden söz ediyorum" diyen Anastasiadis müzakere çerçevesini de 11 Ocak 2014 Eroğlu-Anastasiadis anlaşması, kapalı Maraş merkezli Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) teklifi eksenlerine oturttu ve desantralize federasyon meselesini yeniden gündeme getirdi.
Anastasiadis''in Tatar''a gönderdiği ''iğrenç'' diye nitelendirilebilecek mektubunda hâlâ da federasyon rüyası gördüğü, Kıbrıs Türk halkını yok etmeye kararlı tutumunu sürdürdüğü, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm iradesini de yok saymaya devam ettiği çok açıktır. Böyle bir mektubu ancak ada gerçeklerini gözardı eden, anlaşma ile çözümü kesinlikle istemeyen ve bölgedeki barış ve huzuru tehdit edecek eylem ve söylemler içerisinde olan biri yazabilir; bana göre Anastasiadis aklını yemiştir.
Anastasiadis ''iğrenç mektubunda'' Maraş''ın eski sakinlerine iadesini, Ercan Hava Limanı''nın Birleşmiş Milletler(BM), Gazimağusa Limanı''nın Avrupa Birliği(AB) yönetimine devredilmesini, Rumların Kıbrıs etrafındaki denizlerde tek taraflı kararlarla ilan ettikleri Münhasır Ekonomik Bölge''nin(MEB) kabul edilmesini, müzakerelerin Crans Montana''da kaldığı yerden iflas etmiş BM parametreleri ile devam etmesini ve Türkiye''nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimini(GKRY) ''Kıbrıs Cumhuriyeti'' olarak tanımasını istemektedir. Bu aklını Enosis ile yemiş Türk düşmanı EOKA''cı şarlatan "Arzu edilen ancak başarılması mümkün olmayan değil mümkün ve gerçekçi olan dahilinde müzakere etmeliyiz" diyerek Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini yok saymış ve aklı sıra alay etmeye yeltenmiştir.
İğrenç mektupta yazılanlar, ortaya konanlar adayı Yunan yapma hedefindeki Rum-Yunan ikilisinin bilindik görüş ve tezlerinin bir özetidir.
Bana göre bundan sonra Türkiye ve KKTC yönetimlerinin izlemesi gereken tek yol vardır. Rum tarafıyla taban tabana zıt olan görüş ve siyasetle bir yere varılması; ortak zemin bulunması, uzlaşılması imkansızdır. KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının sonunu hazırlayan federasyonda direten Rum Yönetimi liderliğiyle her türlü temasını kesmeli, Anastasiadis''in ''iğrenç ve ahlaksız mektubu'' iade edilmeli, ortak zemin olmadığının ve olmasının da her geçen gün zayıf bir ihtimal olduğunun tespitini yapan BM Genel Sekreteri Guterres''den iki ayrı halk arasında 1968''den beri aralıklarla süren müzakere sürecinin başarısızlıkla sonuçlandığının, iyi niyet misyonunun bittiğinin ilan edilmesi istenmelidir. Tek yolumuzun KKTC''nin tanınması olduğu açıktır ve vakit geçirmeden Anavatan Türkiye ile birlikte uluslararası tanınma çağrısı yapılmalıdır.
Geçtiğimiz yazılarımda da vurguladığım üzere uluslararası konjonktür KKTC''nin tanınması için oldukça müsaittir. Anavatan Türkiye ve KKTC''nin eline Rusya-Ukrayna arasında yaşanan kriz nedeniyle, Donesk ve Lugansk Cumhuriyetleri''nin bir gecede BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi Rusya tarafından tanınması ile önemli bir fırsat ve koz elde edilmiştir. KKTC''nin uluslararası anlaşmalar çerçevesinde Donesk ve Lugansk''tan daha meşru hak ve hukuku olduğu ortadadır. Diğer taraftan İsveç ve Finlandiya''nın NATO''ya üye olma müracaatı ile Türkiye başka bir fırsatı daha yakalamıştır. KKTC, birçoğu Avrupa Birliği üyesi de olan NATO üyeleri tarafından tanınmadan, PKK/YPG teröristlerine yardım eden İsveç ve Finlandiya''nın NATO''ya alınmasını Türkiye engellemeli, veto etmelidir.