"Kongre istediğim için vatan haini mi oluyorum!"
Her zaman ve mekanda, her koşulda "adalet"i savunup da hakkını teslim etmemek büyük adaletsizlik olur. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Ankara Baro Başkanlığından başlayarak, hem şimdi "FETÖ" diye anılan yapının kumpas yargılamaları sırasında, hem 12 Eylül 2010 referandumunda, hem de 16 Nisan 2017 referandumlarında, bütün varlığıyla "hukuk devleti"ne siper olan, en ön safta mücadele eden birkaç isimden biri; Türkiye'de, eleştirilerini dönemin Başbakanının yüzüne karşı, yüksek sesle ifade edebilme cesaretini gösteren ise herhalde tek kişiydi. Keza, son genel kurula da "tek aday" olarak girdi ve baroların açık, net teveccühüyle seçildi.
Şimdiyse…
Aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Bursa, Aydın gibi, vaktiyle kendisine en güçlü desteği vermiş illerin de bulunduğu 12 Baro, Feyzioğlu'nun en keskin muhalifleri; önce TBB'ye, Olağanüstü Seçimli Genel Kurul çağrısı yaptılar, TBB'nin ret kararı üzerine de, bir dizi eylem başlatacaklarını açıkladılar.
***
Önceki gün yaptıkları toplantıda, 12 Baro Başkanı'nın ortak imzasıyla yayınlanan ve Feyzioğlu'nu "Ya derhal genel kurulu toplamaya, ya da istifaya" davet eden bildiriyi okuyan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu'yla konuştum:
-Bu yönetimi siz seçmiştiniz, neden rahatsızlık duyuyorsunuz şimdi? Tam olarak neye itiraz ediyorsunuz?
Biz Metin Bey'i Mayıs 2017'de tek aday gösterdik. Oy verdik. O zaman CHP'yi biçimlendirmeye kalkacak derecedeki CHP'liliği sonradan farklılaştı ve iktidar dili kullanmaya başladı. Bu dilini şiddetlendirdi. Muhalefetten uzaklaşıp iktidara yaklaştı. Konuştuğumuzda, bu farklılaşmayı kendisi de kabul ediyordu. Yumruklarımız sıkılmış haldeyken tokalaşmanın mümkün olmadığını, bu dil değişimiyle, hukuksal ve mesleki sorunlarımızın çözülebilmesi için iktidarla müzakere yapabilmeyi hedeflediğini söylüyordu.
-Yargı Reformu bu müzakerenin neticesi değil mi?
Türkiye'de 130 bin avukat var. Metin Bey, 4 yıl içinde bu sayının 200 bine ulaşacağını ve bunun avukatlık mesleğinin bitireceğini, hukuk fakültesi sayısının fazla olduğunu, avukatlığın derhal yeterlilik sınavına bağlanması gerektiğini savunuyordu. Evet, bu yargı reformu paketinde yer aldı. Ama 4 sene sonra uygulanmak üzere! Yeşil pasaportu ayrı tutuyorum, bunun dışında, müzakereler sonucunda istediği hiçbir sonucu elde edebilmiş değil. Mayıs ayında Samsun'da bir Mali Genel Kurul yapıldı. Orada bu dil farklılaşmasını "eksen kayması" olarak tanımlayan ciddi eleştiriler oldu. Metin Bey, Genel Kurul'un iradesinin bu yönde olduğunu gördü. Ağustos'ta da "külliye" tartışması yaşandı. Avukatlık Kanunu'nun 110. Maddesi, TBB'nin,"her baronun görüşünü öğrenip, ortaklaşa görüşmeler sonunda çoğunluğun düşünce ve görüşünü belirtmesi"nden söz eder. 52 Baro, külliyeye gitmesini istemediği halde gitti.
-TBB Başkanı, iktidara yakın olamaz mı? Muhalefet olmak zorunda mı?
Muhalefete yakınken iyiydi de şimdi mi kötü oldu? Bu öyle bir şey değil. Evet, muhalif olmak zorundadır. TBB, kanunla kurulmuştur. Avukatlık Kanunu'nun 76. ve 95. Maddelerine göre, baroların hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü korumak, insan hakları ihlallerine karı çıkmak gibi "görevleri" vardır. İktidar diliyle bu mümkün olamaz. Bu siyasi partilerden bağımsız bir tavırdır; iktidarda CHP varsa ve ihlali o yapıyorsa ona muhalefet eder, AKP varsa ona muhalefet eder. Bu bizim mesleki kimliğimiz gereğidir. Avukatlık bir itiraz mesleğidir. Yoksa mesele Barış Pınarı Harekatı'na destek olmak için sınıra gitmesi değil. Genel Kurul çağrısı yapan 4 Güneydoğu Barosu da var, onlara cevabenmiş gibi bir hava veriliyor da… İstanbul Barosu olarak biz de görüş açıkladık Barış Pınarı konusunda, "Harekat meşrudur" dedik. Aynı fikirdeyiz, ne olacak şimdi? Metin Bey, "Devletten yanayım" diyor. Genel kurul istediğim için ben devlete karşı mı oluyorum? Vatan haini mi oluyorum?
-TBB'nin red kararını neye dayanarak "hukuksuzluk" olarak nitelendiriyorsunuz?
Kanun, "Birlik Yönetim Kurulu, gerekli gördüğü hallerde veya en az on baronun yönetim kurulları yazı ile isterse Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırır" diyor, "çağırabilir" bile demiyor bakın. Buna rağmen "gerekçeleriniz yeterli değil" denilerek reddediyorsunuz. Biz seçimli istedik ama seçimsiz de toplayabilir, bu çizgiyi değerlendirebileceğimiz, tartışabileceğimiz ortamı yaratabilirdi. O zaman bugün hiçbirimiz, bunları söylemiyor olurduk.
***
TBB'nin ret kararının oy birliği değil oy çokluğuyla alındığını, Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek ile üyeler Asude Şenol ve Eyyüp Sabri Çepik'in Genel Kurul'un toplanması yönünde karşı oy yazısı yazdığını da hatırlattıktan sonra, süreci bir de onun ağzından dinlemek üzere TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nu da aradığımı belirteyim. Konuşacak, ama daha sonra…