Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

KKTC’nin tanınması hızlandırılmalı

Kıbrıs Barış Harekâtı 50’nci yılına girilmiş, KKTC’nin ilanının üzerinden de 40 yıl geçmiştir. Türkiye’nin Kıbrıs politikası son yıllara kadar, özellikle AB’den müzakere tarihi alabilmek için yapılan müzakereler ve verileceği ifade edilen tavizlerle, hatta içerden kaynaklanan hatalı davranışlarla “deneme-yanılma metodu” ile yalpalayarak yürütülmüş, sonuçta egemen iki ayrı devlet olarak doğru mecrasını bulmuştur. Bir daha eski duruma dönülmesi kabul edilemez.

ABD ve AB müzakere diyor

ABD ve AB, Kıbrıs konusunu gündeme getirmeye devam etmekte, her fırsatta ve yerde BM kararları çerçevesindeki federasyonu işaret etmekte ve Türkiye’yi müzakere massına oturtmaya çalışmaktadır.

Türkiye’nin, İsveç’in NATO üyeliği kozunu eline bulundurarak katıldığı son NATO zirvesi öncesi ve sürecinde dahi, AB müzakerelerine devam etmesi, vize konusu ve diğer isteklerinde, ABD, AB, hatta bazı Avrupa ülkelerinin daha güçlü olarak ileri sürdüğü şartların başında Kıbrıs konusunun geldiği görülmüştür. Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’deki hak ve çıkarlarından vaz geçmesi anlamına gelen istekleri de gözden kaçmamış, her hâl ve şartta Yunanistan’ı korudukları ve kolladıkları bir kere daha teyit edilmiştir.

Müzakere ve çözümün Türkler için taviz olduğu, bugüne kadar gelişen olaylardan anlaşılmıştır. KKTC egemen bir devlettir. Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin hakkını kullanmasıyla kurulmuştur. Uluslararası hukukta ve ilişkilerde bir devlet olarak işlem görme hakkına sahiptir. 1974’ten beri adada sükûnet ve barış vardır.

Hedef, tanınma için aktif çalışma

Kıbrıs’ın Türkiye için bir sorun olmadığı kararlılıkla ve açık olarak ortaya konmalı, özellikle “Kıbrıs sorunu/meselesi” olarak ifade edilmemelidir. Kıbrıs’ta elde edilen haklar ve onun yarattığı etkinlik feda edilemez, elden kaçarsa bir daha ele geçirilemez, pazarlığı yapılamaz.

Gelinen aşamada, KKTC’nin uluslararası alanda tanınması yönünde aktif olarak çaba gösterilmeli, federasyon yönünde bir çağrışıma fırsat vermemek için de adı, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KTC) olarak değiştirilmelidir.

Buna birçok devletin itiraz etmesine karşı, sebatla hareket edilmeli, alternatif destekler aranmalıdır. Bu kapsamda Türk Devletleri Teşkilatı (TDK) 9'uncu Zirvesi’nde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin teşkilata gözlemci üye olmasının kabul edilmesi tanınma yolunda önemli bir adımdır. Konunun, bir kısmı TDK üyesi, Türkiye’nin de diyalog ortağı olduğu Şangay İşbirliği Örgütü’ne de taşınmasında fayda görülmektedir.

Batının da çıkarı olduğu için, Türkiye’nin Rusya’yla olan iyi ilişkilerine ve yakınlığına fazla ses çıkaramadığı bu dönemde, tanınma konusunu Rusya diyaloğuna götürmesi de isabetli olacaktır. Bu süreçte, Azor Tb. Komutanlarının Ukrayna’ya verilmesi, Ukrayna’ya SİHA satılması gibi, ilişkileri soğutacak hareketlerin dozunun kaçırılmamasına da dikkat edilmelidir.

KKTC’nin tanınmasının, Rusya için Doğu Akdeniz’de bir emniyet supabı olduğu, adanın tümüyle AB, hatta NATO üyesi olmasını engelleyeceği, bu durumun kendi çıkarına da olduğu hususunda Rusya’nın ikna edilmesi için çaba gösterilmelidir. Karadeniz’in bir NATO (dolaylı olarak ABD) gölü olmasının engellenmesinde iş birliği içinde olunduğu da hatırlatılmalıdır.

Birleşik Krallık’tan gelen sese kulak verilmeli

Kuzey İrlanda'daki Demokratik Birlik Partisi Baş Sözcüsü Birleşik Krallık Milletvekili Wilson, Kıbrıs ve İrlanda arasında benzerlikler olduğu üzerinde durarak KKTC’nin dünya tarafından tanınmasına destek vermiştir.

Wilson, Politics Home dergisinde, yakın tarihte hem İrlanda hem de Kıbrıs’ta toplumların derin bir şekilde bölündüğünü, dini ve siyasi çizgiler boyunca yoğun mezhepsel şiddetten mustarip olduklarını belirtmiş, Kıbrıs adasının her iki tarafında da işleyen demokratik sistemlerin var olduğu, KKTC’nin BM tarafından tanınmaması için bir neden olmadığı üzerinde durmuştur.

Wilson yazısında, 1963 yılından bugüne kadar yaşanan gelişmeleri objektif bir şekilde ortaya koymuş, İrlanda’nın bölünmesini sağlayan Belfast Anlaşması'nı işaret ederek, Uluslararası Adalet Divanı'nın 2010 yılında Kosova'nın bağımsızlığına ilişkin aldığı kararın KKTC'nin talebine yasallık kazandıracağını belirtmiştir. Hatta İngiltere’nin bu süreçte Kıbrıs Türkleri ve Rumlar arasında ara bulucu olması gerektiğini savunmuştur.

***

Kıbrıs konusu 1974’te çözülmüş, 1983’te bitmiştir. Zaten ırkı, dili, dini, kültürü, sosyal yapısı, tarihi, hatta hiçbir şeyi birbirine benzemeyen toplumlardan müşterek bir devlet olamayacağı ortadadır. Zoraki evlilik olmaz.

Görüldüğü üzere aktif olunduğunda her alanda tanınmayı destekleyici argümanlar bulmak mümkün olup çıkan fırsatlar iyi değerlendirmeli, yetmiyorsa fırsatlar yaratarak bu konuya önem ve öncelik verilip üzerinde sebatla çalışılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları