Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

KKTC adının değişmesindeki hassasiyet

Kıbrıs konusu bizim için milli bir davadır. Ulusal çıkarlarımız açısından, AB giriş sürecinde müzakere tarihi alınmasında olduğu gibi, herhangi bir şekilde kullanılması, istismar edilmesi veya oluruna bırakılması düşünülemez.
Kıbrıs konusu sadece Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımızın can ve mal güvenliğiyle yönetimdeki hakları açısından değil, Türkiye’nin güvenliği ve Doğu Akdeniz’deki etkinliği açısında da önem arz etmektedir. Kıbrıs aynı zamanda Türkiye’ye mâl olmuş tarihi bir miras ve onur meselesidir. Çözümde Kıbrıs Türkünün istekleri ve çıkarları çok önemlidir. Ancak bunun yanında Türkiye’nin çıkarları çok daha önemlidir.
Sorunun mutlaka çözümlenmesi gibi bir yaklaşım izlenmesi halinde sonucun, çıkarlarımız yönünde gerçekleşmesi ihtimali hemen hemen hiç yoktur. Esasen çözüm, bizim çıkarlarımıza hizmet ediyorsa çözüm sayılır. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nun da söylediği gibi, “anlaşamamak da bir anlaşmadır”.

***


Elde edilen bilgilere göre Ankara, 1 Temmuz’a kadar bir çözüm bulunamaması durumunda, B planının devreye gireceği yönünde söylemlerde bulunmaktadır. Buna göre, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin (KKTC) adı, Annan Planı’nda olduğu şekliyle “Kıbrıs Türk Devleti” olarak değiştirilecek ve ardından dünyadan aynı adla tanınması istenecektir. Cumhurbaşkanı Eroğlu da 2012’de çözüm olmaması durumunda yeni anayasa ve yasalarla yola devam edileceğini, devletin adının bile değiştirilerek Kıbrıs Türk Devleti olabileceğini açıklamıştır.
KKTC, İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) 2004 yılında aldığı bir kararla örgütte Kıbrıs Türk Devleti adıyla temsil edilmektedir. Böyle bir gelişme olduğu takdirde İKÖ’ye üye ülkelerin Kıbrıs Türk Devleti’ni tanıyacağı düşünülmektedir. Bu kapsamda 1 Temmuz’da Kıbrıs Rumlarının AB dönem başkanı olmasıyla birlikte Türkiye-AB ilişkilerinin kesileceği, bu durumdan sonra Kıbrıs konusunda da müzakerelerin devam etmesinin beklenmediği ve Türkiye tarafından topyekûn bir diplomasi hareketinin başlatılarak dünyadan, KKTC’nin Kıbrıs Türk Devleti olarak tanınmasının isteneceği ifade edilmektedir.

***


Tanınma çalışmalarında, “Kıbrıs Türk Devleti” ismine hayır denemeyeceği, bu isme bir sempati olduğu, zaten KKTC’nin de İKÖ’de bu isimle temsil edildiği söylenmektedir. Ancak kuvvetlendirici bir gerekçe olarak bu ismin BM planı olan Annan Planı’nda bulunması ve Kıbrıs Türklerinin de bu planı kabul etmesinden dolayı, tanınma isteğinin dünyaya karşı çıkma anlamına gelmeyeceği, çünkü tanınması istenen devletin KKTC olmayıp, uluslararası toplumun kabul ettiği “Kıbrıs Türk Devleti” olduğu düşüncesine dikkatli yaklaşmak gerekmektedir.
Her ne kadar TC Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, müzakerelerin Rumların tutumu nedeniyle tıkanması halinde “iki kesimli, iki toplumlu” çözüm modeli yerine iki bağımsız devlet üzerine kurulu bir çözüm modeli benimseneceğini ifade etse de bu söylemde Annan Planı’nın telaffuz edilmesi, ileride sıkıntılar yaşanmasına sebep olabilecektir. Çünkü Annan Planı’ndaki devletler, bir çatı devleti olan “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” nin parçaları olarak nitelendirilmektedir. Böyle bir yaklaşım, TC ve KKTC’nin, ileride bir çözüm olarak yeniden Annan Planı veya benzeri bir yapının ortaya çıkması halinde Kıbrıs Türk Devleti’ni, çatı devletinin bir parçası olarak kabullenilebileceği anlamına gelebilir.

***


Bu durumda bağımsızlık çalışmalarında, geri dönüşü olmayacak tarzda tam bağımsızlığın ortaya konması önem kazanmaktadır. Ayrıca daha önceki 17 Mart 2012’deki yazımda da belirttiğim gibi, “Kıbrıs Türk Devleti” adının yanında, daha bağımsız bir devlet anlamı verebilecek olan “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adının da düşünülmesinde ve değerlendirilmesinde fayda görülmektedir.
Kıbrıs konusunda gerçek ve kesin çözüm, alacağı isme göre, tam bağımsız “Kıbrıs Türk Devleti” veya “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” dir. Dünyada tam bağımsız Türk devleti sayısı 7, uluslararası ortamda tanınan ise 6’dır. Uluslararası tanınan sayının da 7 olması ve her zaman ifade ettiğim gibi, bir millet 7 devletteki 7 sayısının daha da artması ve birbiriyle dayanışma içinde olması, uluslararası ortamda bizleri daha etkin duruma getirecektir.

Yazarın Diğer Yazıları