Kitaptaki bomba ve fitil!

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu’na hitap eden Tayyip Erdoğan, konuşmasının ardından Avrupalı vekillerin sorularını cevapladı.
Erdoğan, “Avrupa’da darbelerle ilişkiler içinde gazeteciler olmadığını belirtmek isterim. Şu anda Türkiye’de tutuklu bulunan 26 gazeteciden hiçbiri, gazetecilik suçundan dolayı içerde değildir” dedi.
Erdoğan aynı konunun yeniden sorulması üzerine cümle kurmakta bile zorluk çekti ve şu ifadeleri kullandı:
“Az önce sorduğunuz kitapla ilgili, bu kitapları toplatan ben değilim. Bu basılmamış kitapla ilgili bu tutuklanan medya mensuplarının belge, bilgileri dediğimiz olay var ya, işte bu belge ve bilgiler ardından neyin geldiğini gösteriyor ki yargı, yürütmeye ’burada öyle bir hazırlık var, hemen siz bu hazırlığın üzerine gidin’ diyor ve o hazırlığın üzerine gidildiğinde ortaya bu çıkıyor. Bombayı kullanmak suçtur ama bombanın hazırlanmasındaki malzemeleri kullanmak da suçtur. Diyelim ki bir yerde bombanın kullanılmasında ne varsa, fitilinden ta diğer maddelerine varıncaya kadar ne varsa bunun ihbarı gelmişse, güvenlik güçleri gidip bunları toplamaz mı, almaz mı? Çünkü bu da bir suç teşkil etmektedir. Gider onları alır. Burada da eğer daha önce gelmiş belgeler ve bilgiler içerisinde bu tür hazırlıkların olduğu varsa, yargı da bununla ilgili kararını vermiştir ve güvenlik güçlerimizden ’şu adreste böyle bir hazırlık vardır, gidin bu hazırlığı alın gelin’ demiştir. Bu hazırlık daha sonra İnternet sitelerine kitap olarak adeta girmiştir ve İnternet sitelerinde de bunun içinde neler olduğu ortadadır.”

***


İyi güzel de “İmamın Ordusu” adlı kitabın neresinde bomba var, fitil var? Kitapta suç teşkil eden ne var?
Bir kitapla ilgili soruya cevap verirken bombayı, fitili karıştırarak zihinleri bulandırmanın sebebi nedir?
Yoksa bu kitap, Erdoğan’ın zihninde bir bomba mıdır? Polis teşkilâtındaki ideolojik gruplaşmayı, kadrolaşmayı, ayrışmayı ortaya koymak suç mudur? Ve bütün bunlar herkesin bildiği gerçekler değil midir?
O halde nereden çıktı bu bomba ve fitil! Yoksa, bu kitap, AKP iktidarının hukuk dışı dayanaklarını çökertecek, zaten var olan bombayı ateşleyebilecek ve havaya uçurabilecek bir fitil midir?

Erivan radyosunu dinleyen bakan
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV’de Banu Güven’in sorularını cevaplandırırken “Şivan Perver’i Erivan radyosundan dinlerdik. Şimdi TRT Şeş var, hepimiz kardeşiz” dedi!
Ermenice bilmeyen bir insan Ermenistan radyosunu niçin dinler, orada Şivan Perver’in hangi saatte çıkacağını nereden öğrenir anlayamadım!
Sanki TRT Şeş yokken, Kürtçe müzik dinlenebilecek bir kanal yok muydu? Kuzey Irak radyoları, PKK’nın Med TV’si yok muydu?
Kaldı ki Şimşek, “Kürtçem idare eder. Aslında iyiydi, fakat liseden bu yana ben hep dışarıda kaldım. Kürtçe’de pratik eksiğim var. Hiç olmazsa bölgeye gidip pratik eksiğimi giderebilirim” diyor! Anlaşılıyor ki Kürtçe’yi de bilmiyor..

Üniversite adayları “sehven”i yutar mı?
ÖSYM Başkanı Ali Demir, üniversite sınavına giren öğrencilere gönderdiği mektupta, soru kitapçıklarında bulunan şifrenin “sehven” kullanıldığını kabul etti ama “Bugüne kadar incelenen çok sayıda soru kitapçığından bu dizilişi fark ederek cevap seçeneğine yönelen tek bir adaya bile rastlanmamıştır” değerlendirmesinde bulundu.
İyi de hangi bilimsel veriye dayanarak kimsenin şifre kullanmadığını söylüyor?
Şifreyi öğrenen aday, sonradan durum ortaya çıkarsa suçlu duruma düşmemek için bazı sorulara bilerek yanlış cevap vermiş olamaz mı?
Bu açıklama Tayyip Erdoğan’ı da tatmin etmiş olabilir ama, üniversite adayları yutmadı, haberiniz olsun!

Yazarın Diğer Yazıları