Kırmızı çizgileri kim koyuyor?
Önce habere bakalım: Çeşitli sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesiyle oluşturulan “Şanlıurfa Demokrasi Platformu” üyesi yaklaşık 200 kişi, öğle saatlerinde Ali Şelli Parkı’nda toplandı. Aralarında BDP Milletvekili İbrahim Binici’nin de bulunduğu grup, 12 Eylül’ün yıldönümü nedeniyle park içerisinde “Barış çadırı” kurmak istedi. Ancak, polis bu isteği kabul etmedi.
BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, “Barış çadırı” kurma isteklerinin kabul edilmemesi ardından basın açıklaması yapacakları alanda, bomba araması yapıldığı gerekçesiyle polisin kendilerini bekletmesine tepki gösterdi.
Binici, bomba araması yaptıklarını söyleyen polislere, “O zaman bombayı siz koymuşsunuz. 1 Eylül’den bu yana Urfa’da özellikle çatışma ortamı yaratmak istiyorlar. Bu halk en kötü günlerinde bile şiddetten yana olmamıştır ama tahammül sınırımızı aşmak üzereler, bizim de kırmızı çizgimiz bir yere kadardır” dedi.
Demek ki neymiş? Artık kırmızı çizgileri BDP veya PKK koyuyormuş..
Türkiye’nin ise hiçbir çizgisi kalmadı. Öyle ki, bir gün “NATO’nun ne işi var Libya’da?” diye soruyorsunuz, ertesi gün, “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya’ya gitmelidir” diyorsunuz. Sonra da İzmir’i Libya’ya müdahalenin merkezi haline getiriyorsunuz.
Veya Baas rejiminin sürdüğü Suriye’nin Başkanı ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapıyorsunuz, sonra da CHP’yi Baas’çılıkla suçladığınız yetmezmiş gibi, mezhepçilikten dolayı Suriye’ye destek verdiğini iddia ediyorsunuz..
Şimdi bırakın kırmızı çizgiyi, bu davranışlarda bir omurga görebiliyor musunuz? Veya bir kemik..
***
Bir de olayı tersinden düşünelim.. “Sivil toplum kuruluşları” Şanlıurfa’da barış çadırı kurmak istiyorsa polis niçin müdahale ediyor?
Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşananları insan vicdanının almasının mümkün olmadığını belirterek, “Zorla, zorbalıkla, sokakları dolduran silahsız insanları ağır silahlarla vurup öldürerek bir rejim ayakta kalamaz, silahları bir an evvel susturmak ve halkın taleplerine kulak vermek yegâne çıkar yoldur, bu yolu seçmeyenlerin akıbetini şu son birkaç ay içinde Tunus’ta, Mısır’da gördük, şu anda da Libya’da yaşananları ibretle, hüzünle müşahede ediyoruz” dememiş miydi?
Gerçi Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da veya Suriye’de meydanları dolduran insanların silahsız olmadığını hepimiz biliyoruz, hatta Libya’dakilerin silahları yetmeyince, NATO’nun hava bombardımanı sayesinde başkenti de ele geçirdiler ama şu bir gerçek ki silah kullanan her kim olursa olsun, devletin müdahale görevi vardır..
Şanlıurfa’da da polisin müdahale görev ve yetkisi vardır.
Fakat Suriye’ye sıra gelince, “silah kullanmayın” diyorsanız, sizin başkalarının çizdiği bir çizgide yürüdüğünüz anlaşılır..
Bir de valinin ayakkabılarını camide çaldırdı diye polise ceza verirseniz, sizin çizginizin ne olduğu da anlaşılamaz..
***
Tayyip Erdoğan, BOP’un eş başkanı olarak bölgedeki gelişmeleri, daha doğrusu kendi eserini yerinde görmek için Mısır, Tunus ve Libya’ya gidiyor.
Erdoğan’ın, Kahire’de Mısır’ın önde gelen siyasi parti liderleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve Tahrir Devriminin genç liderleri ile de görüşeceği bildiriliyor..
Peki gerçekte kim liderlik etmişti Tahrir Meydanı’ndaki gösterilere?
“Kendimize AKP’yi örnek alıyoruz” diyen Müslüman Kardeşler, önce Yugoslavya’yı dağıtan Sırp Otpor örgütünün Mısır’daki yetiştirmeleri değil mi?
Ve arkalarında CIA desteği yok mu?