Kim daha suçlu?

Bir Genel Müdür, niye havlar?

Bir milletvekili, Genel Başkan'ın saçmaladığını yüzde yüz bildiği hâlde niye elleri çatlayıncaya kadar alkışlar?

Bir partizan, liderinin her yanlışına onay verirken, bunun görülmesi için kafasını neredeyse kameranın içine neden sokar?

***

Havlama meselesini hatırlatalım önce: Kurnazın birisi Melih Gökçek adına sahte bir twitter hesabı açmış ve bir belediye kuruluşunun Genel Müdürü'nü fena avlamıştı... Twitter'daki diyalog -Türkçe bozukluklarına dokunmadan- aynen şöyle gelişmişti:

- Ali Bey Ali Bey ses ver Ali Bey oradaysan hav yaz Ali Bey

- Buyrun başkanım

- Merhaba iyi günler nasılsınız Ali Bey iyi misiniz inşallah maşallah? Ben sana oradaysan 2 kere hav yaz dedim, yaz iki kere hav

- Hav Hav

Genel Müdür, "Senin de, belediyesinin de, genel müdürlüğün de" şeklinde başlaması gereken bir cümle kurmak yerine son derece uysal vaziyette havlayarak bitiriyor mesajı ve cevapla paçayı kurtardığını düşünüyor!..

'Başkan'ın rızası için' sosyal medyada herkesin görebileceği şekilde havlayan kişi istenildiğinde ne yapmaz? Hangi yanlışa itiraz edebilir? Bu kişi devletin herhangi bir kurumunu yönetmeye ehil midir? Bu kişinin yaşayacağı kaç tane hayat vardır ki mevcut hayattaki izzeti makam uğruna çöpe atabilmektedir? Daha önemlisi çocuklarının yüzüne nasıl bakabilmektedir? Genel müdürlüğe nasıl devam edebilmekte, personeline nasıl hükmedebilmektedir?

***

Mesele 'o kişi ' değil aslında... Mesele 'o kişiler'... Mesele 'o kişiler'e hayat veren siyasî kültür...

Zaten bu kültür biraz daha seviye atlarsa, makam dağıtırken havlama, koklama, yalama, yutma dallarında yarışma yaptırılsa yeridir... O seviyede mülâkatı düşünebiliyor musunuz:

-Hadi patilerini göster jüriye...

-Hamamda kocakarılar nasıl bayılır?

-Bi de burnunda halka çevir...

-Burnunla kaval da çalarsan oldu bu iş...

-Tamam artık müdürsün...

***

Hele o alkışçılar yok mu o alkışçılar... İdeoloji mideoloji hak getire... Önder ne derse o... Dün önemli değil, borsa gibi, bugün ne derse o... Uçan halıya tutunur gibi tutun etekten ve uç istediğin yere...

Bazen grup toplantıları 'toplu cinnet seansı' gibi... İnananlar, inanmayanlar, kendini kaptıranlar, rol kesenler, ille de ilk ayağa fırlayıp alkışlayanlar, "Yahu ne anladın?" diye sorsan, öznesi yüklemi yerinde anlamlı bir cevap veremeyecek olanlar, katlananlar, kendilerini katlanmak zorunda hisseden modern esirler, ayakta çılgınca alkışlarken bir gözüyle genel başkanı diğer gözüyle kamerayı kesenler...

***

Gerçekte kim daha suçlu?

Talimatıyla havlanılmasından hoşlananlar mı, havlayanlar mı?

Özel şirketi olsa çalıştırmayacağı ne kadar tip varsa, devlet, parti veya dernek işi oldu mu yanında 'kurşun asker' yapanlar mı? Yoksa 'kurşun askerliği' inandığı dâvâya hizmet zanneden put imalâtçıları mı?

'Mideden tasarruf'la 'beyinden tasarruf' arasında bir tercih yapmak durumunda kaldıklarında hiç tereddütsüz 'beyinden tasarruf'u seçenler bu sistemin temel taşlarını oluşturuyor... Sonra da ortaya bu kalite çıkıyor!..

Hatırlatalam: Son nefeste "Bunu saymıyorum ve bir şans daha istiyorum" diyemeyeceğimiz topu topu bir tek hayatımız var... Gerçek anlamda başka neyi var ki insanoğlunun?

Yazarın Diğer Yazıları