Kılıçdaroğlu'na Katar hatırlatması!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Katar'ın Türkiye'ye 500 milyon dolarlık uçak hediye etmesini ve Tank Palet Fabrikası'nın işletme hakkını 50 milyon dolara almasını hatırlattıktan sonra sözü son satışlara getirdi ve "Türkiye ekonomisi sıkıntıya girdiğinde Katar'dan besleme yapılıyor. Türkiye Katar'ın beslemesi oldu. Bunu konuşan var mı? Yok" dedi.
Kemal Bey'e hatırlatmak isterim; bunu konuşan bir kişi var!
Bu sütunda defalarca, "Türkiye 15 yılda 2 trilyon dolarlık ihale yaptı. Komisyon alınmadan tek bir ihale yapılmadığı biliniyor. Uzmanların yaptığı hesaplamalara göre 15 yılda asgari 200 milyar dolarlık komisyon alındı. Bu paralar, Katar, Malezya ve Singapur bankalarına yatırıldı." analizini ve duyumunu paylaştım.
Katar adına Türkiye'de yapılan alımlarda bu paraların kullanılmakta olabileceğini de yazdım. ABD'nin bu bilgilerle Türkiye'ye şantaj yaptığını da... Şimdi Kemal Bey'in konuya bir ucundan girmesi önemlidir...
Biden'ı korkutan en kahrolası şey!
ABD'de başkanlık seçimlerini kazanan Biden, İran'ın nükleer çalışmaları konusunda "Bölgede biraz istikrarı sağlamak için en iyi yol, nükleer programla ilgilenmek. İran nükleer bomba elde ederse, bu, Suudiler, Türkiye, Mısır ve diğerleri üzerinde kendi nükleer silahlarını elde etmek için muazzam bir baskı oluşturacak. Dünyanın o bölümünde ihtiyacımız olan en son kahrolası şey nükleer kapasitenin artırılması." dedi.
Peki Türkiye'nin nükleer kapasitesini artırma ihtimali var mı?
***
Abdullah Gül, Hollanda'da 2014 yılında yapılan Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye adına bir deklarasyon imzaladı. Bu imzayla Türkiye, 12 ülke ile birlikte, topraklarındaki yüksek zenginleştirilmiş uranyumdan arınma taahhüdünde bulundu!
Gazetelerde bu skandal, "Türkiye'den tarihi imza" diye duyuruldu. Oysa bu imzayla, Türkiye'nin nükleer silah yapma ihtimali bile ortadan kaldırılıyordu!
Zirvede, Japonya, İtalya ve Belçika da ellerinde bulunan, nükleer silah yapımında kullanılabilecek yüksek zenginleştirilmiş uranyum stoklarını ABD'ye devretmeyi kabul etti! Japonya'nın elinde 315 kg. plütonyum ve yüksek zenginleştirilmiş uranyum vardı. İtalya'nın ise 20 kg. zenginleştirilmiş uranyumu bulunuyordu!
***
Bu tarihten yaklaşık 15 yıl önce de Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, nükleer silahların Kazakistan'daki yerinden sökülüp Rusya'ya taşınmasını ve elindeki geliştirilmiş 600 kg. uranyumu ABD'ye satmayı, ülkesinin sınırlarının garanti edilmesi şartıyla kabul ettiğini açıklamıştı!
Anlaşmadan sonra Kazakistan'daki nükleer silahlar sökülüp Rusya'ya taşınmış ve 600 kg. zenginleştirilmiş uranyum, ABD'ye satılmıştı... Dönemin ABD Başkanı Clinton, 20 nükleer bomba yapılabilecek 600 kilo uranyumun, 1400 çelik varile yerleştirilip üç S-5 uçağı ile ABD Hava Kuvvetleri'nin Dovere'deki üssüne nakledilmesi, oradan da Tennese'deki "Oyk-Ridc" nükleer tesislerine taşınması operasyonundan sonra "Dünya, nükleer silah yayılması ve nükleer terörizm tehlikesinden kurtuldu" demişti! "Sapfir" adı verilen bu operasyona bizzat Başkan Yardımcısı Al Gore nezaret etmişti?
***
Clinton, "nükleer terörizm"den değil, aslında Kazakistan üzerinden nükleer güce sahip bir Türk Birliği tehlikesinden bahsediyordu. Çünkü "ABD için, Türk Birliği, nükleer silahlardan da tehlikelidir."
Bu ifadeyi, 1960'lı yıllarda Türk subayı Atıf Erçıkan, NATO gizli belgelerinde yakalamıştı.
Abdullah Gül'ün, Türkiye adına yüksek zenginleştirilmiş uranyumdan arınma taahhüdünde bulunmasını biz, 26 Mart 2014'te "Abdullah Gül'den utanç verici imza" başlığı altında, yukarıdaki verilerle birlikte incelemiştik.
Biden, bu imzaya rağmen Türkiye'nin nükleer kapasitesinin artırılmasını hâlâ "en kahrolası şey" olarak görüyor...