Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin temel çelişkisi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Suriye’nin içişlerinden sonra Irak’a el atan iktidar zihniyetinin, arkasındaki suflör tarafından karanlığın içine çekildiği görülmektedir” dedi ve suflörün kimliğini de “İstanbul’da Tarık el Haşimi ile Irak’ın kuzeyindeki peşmergeyi buluşturarak var olan bloku güçlendiren Adalet ve Kalkınma Partisi zihniyetinin, tüm politikaları ABD mihmandarlığında yürümektedir” diye telaffuz etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Tayyip Erdoğan’ın İran’a “ABD’nin kuryesi” olarak gittiğini ve bir gün bekletildiğini yani istiskal edildiğini anlattı.
***
Sözün kısası iki büyük muhalefet partisi de iktidarın politikalarını ABD’nin yönlendirdiğini işliyor.
Fakat ortada garip bir durum var. Bilindiği gibi “Yeni Anayasa” diye ortaya çıkan AKP’nin bu politikasının arkasında da ABD, İngiltere ve AB var. Hatta Oslo’daki PKK-MİT görüşmesinde koordinatör ülke temsilcisi, “Sizi buraya biz topladık. Abdullah Öcalan’ın talepleri Meclis’te görüşülecektir” dayatmasında da bulunmuştu. Öcalan’ın talepleri demokratik özerklik, yani Türkiye’nin rejiminin, üniter yapısının, ulus devlet niteliğinin değiştirilmesidir.
İşte bu hedef doğrultusunda kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu, “Yeni Anayasa” için çalışmaktadır. Devlet Bahçeli, son açıklamasında yeni dönemin en önemli görevinin Yeni Anayasa olduğunu söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu da Anayasa’da kimlik konusunun “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olarak geçeceğini söyledi.
Bu durumda CHP ve MHP’nin Amerikan politikalarını muhalefet etmesinin ne anlamı var?
Elbette herkesin aklına bazı imalarda bulunduğum gelebilir. Hayır ben konuşurken de yazarken de ima kullanmam. Ne söyleyeceksem doğrudan söylerim. Fakat her iki genel başkan da bu tutumlarına açıklık getirmek zorundadır. En azından gerek CHP’ye gerekse MHP’ye oy veren kitlelere bir açıklama yapmak durumundadırlar..
***
Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken “Kalkıyorsun İsmet İnönü’den Atatürk’ten söz ediyorsun. Onların dönemini eleştiriyorsun. Yahu o insanlar bu ülke için savaştılar. Gece demediler, gündüz demediler. Sen doğ diye, baban gidip ölmesin diye uğraştılar. Savaşa sokmadılar ülkeyi. Onların içinde bulunduğu durumu sen bilmiyor musun? O dönemin Recep Tayyip Erdoğan’ı karşı, medya karşı. Ama bunların yüreğinde iman var. Kuva-i milliye ruhu var. Mücadele ettiler. Ülkemizin bağımsızlığını kazandırdılar. Ne diyor Mustafa Kemal ’Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir’şimdi sen ne yapıyorsun? Şimdi sen parmakla çağrılan adam oldun, diz çökmenin ötesine geçtin” diyor.
İyi de Sayın Kılıçdaroğlu, “Yeni Anayasa” ile Mustafa Kemal’in tespit ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin milli devlet yapısı, hukuken de ortadan kaldırılıyor. Üstelik bu yapılan işin “ihanet” olarak nitelendirileceğini TBMM Başkanı Cemil Çiçek de itiraf etti.
Siz, “12 Eylül hukuku toptan değiştirilsin” derken Siyasi Partiler Yasası’nı, Seçim Yasası’nı kastediyorsunuz ama Anayasa da 12 Eylül hukukunun bir parçası olarak kabul edildiğine göre, siz de Anayasa konusunda Tayyip Erdoğan ile birlikte hareket ederek, yapılan Amerikan destekli sivil darbeye ortaklık etmiş olmuyor musunuz?
Üstelik bu yöndeki sorularıma “Bizim teminatımız Lozan... CHP bu konularda direnecek elbette. Başka bir seçeneğimiz yok. Yoksa kendi varlık sebebimiz ortadan kalkar. Yoksa biz de kurucu ilkelere ihanet etmiş oluruz. Biz, cumhuriyeti kuran partiyiz. Çok partili rejimi de biz getirdik. Sosyal demokrasi devriminden sonra şimdi de demokrasi ve özgürlükler alanındaki devrimleri de biz yapacağız. Demokrasinin, özgürlüklerin önündeki bütün engelleri kaldıracağız. Devletin kimliği ise tartışma konusu olamaz. Türkiye bir siyasal bilinç devletidir. Biz uluslaşma sürecini yeni yeni tamamlamaktayız. Kimliğimiz ve çağdaş uygarlık konusundaki hedeflerimizi gerçekleştirmek çabasına sadece CHP ve MHP değil, bütün partiler katkı yapmalıdır” diye cevap vermemiş miydiniz?