Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Kavramlara dikkat!

46. yıldönümünü büyük bir onur ve coşkuyla kutladığımız Mutlu Barış Harekatı, Barış ve Özgürlük Bayramı vesilesi ile yapılan konuşmalarda, açıklamalarda ve mesajlarda özellikle 'siyasi eşitlik' kavramının bilerek veya bilmeyerek yanlış kullanılması beni üzmüştür.

Milli Kıbrıs davamızın kararlı savunucularından emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, Anavatan Türkiye'deki Yeniçağ ve KKTC'deki Volkan gazetelerimize verdiği ayrı demeçlerde, Türkiye ve KKTC'de kritik bir dış politika sürecinden geçildiğini, bazı kavramları kullanırken dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. KKTC Dışişleri eski bakanlarından Tahsin Ertuğruloğlu da yaptığı açıklamada, Uluçevik gibi, özellikle 'siyasi eşitlik' kavramı hususunda duyarlı olunmasını istedi. Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Denktaş'ın danışmanlarından gazeteci yazar Sabahattin İsmail de siyasi eşitliğimiz konusunda önemli detaylar paylaştı. Uluçevik, Ertuğruloğlu ve İsmail yerden göğe kadar haklıdırlar. Bilmeden, anlamadan kavramlar üzerinden konuşmanın milli davamıza telafisi mümkün olmayan zararlar vereceği açıktır. Şimdi bu konuda yapılan uyarılarına yer veriyorum ve bunların siz değerli okurlarımca da paylaşılmasını rica ediyorum.

Uluçevik, "Önce eşitlik diyenler acaba bu kavramın BM çerçevesinde ne anlama geldiğini, nasıl tarif edildiğini biliyorlar mı? BM'nin öngördüğü siyasi eşitlikte kelimenin tam anlamıyla 'federasyon' bile ortaya çıkmaz. Bu yaklaşım işin kolaycılığıdır." diyerek "Önce 'siyasi eşitlik' demek bir nevi 'yerel özerklik' formülüne razı olmak demektir" uyarısı yapmıştır.

Kıbrıs değil, KKTC

Kavramları kullanmadaki zafiyetimizin, Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın yokluğunda maalesef günümüzde daha da belirginleşerek devam ettiğini söyleyen Uluçevik, siyasi eşitlik konusundaki hassasiyetini şöyle özetlemektedir: "BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarında (BMGS raporlarında) tarif edilen 'siyasî eşitlik', 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin' iki toplumu arasındaki 'siyasî eşitliktir.' Bunun içindir ki, ben KKTC'deki ve Türkiye'deki demeçlerde ne zaman 'iki devletli' çözüm ve 'siyasî eşitlik temelinde çözüm' sözü kullanılsa bunun 'iki bağımsız ve egemen devletli çözüm' veya 'iki bağımsız ve egemen devlet arasındaki siyasî eşitlik' olduğu şeklinde söylenmesi gerektiği üzerinde duruyorum."

Uluçevik'in yaptığı şu tespit ise muhakkak kitlelerle paylaşılmalıdır:

"KKTC vatandaşları da çoğunlukla 'Kıbrıs' sözünü dile getirmektedirler. Bu, Rum-Yunan ikilisinin istediği bir söylemdir. KKTC'ne resmî ziyarete çıkılırken havaalanı demeçlerinde 'Kıbrıs'a' gidiyorum diyenler az değildir. TV hava durumu raporlarında 'Kıbrıs'ta hava' denilip KKTC'deki hava hava durumu verilmektedir. Sözün kısası Kıbrıs politikasının uygulanmasında hedeflerimiz bakımından kullanılması gereken dil, terminoloji bakımından KKTC ile Türkiye arasında söylem birliği sağlanması bana göre hayatî önemdedir."

Kıbrıs'ta bir anlaşmanın 'siyasi eşitliğimiz' teminat altına alınmadan mümkün olamayacağı açıklamalarının büyük bir yanlış olduğuna dikkat çeken KKTC Dişişleri eski Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ise bu vakitten sonra 'siyasi eşitlik' talep etmenin anlamsızlığına ve işlevsizliğine dikkat çekmiştir. Ertuğruloğlu "1960 Cumhuriyeti'nde siyasi eşitlik temel unsurdu. CB Muavini'nin veto yetkisi vardı. Kabinede 3 Türk bakanın 2'sinin evet demesi, Mecliste de Kıbrıs Türk Milletvekilleri'nin yarıdan bir fazlası onay vermesi gerekirdi; yani siyasi eşitliğe ilaveten, karar alma mekanizmasına etkin katılım da vardı. Bunlara ilaveten Garanti Sistemi de vardı. Peki, bütün bunlara rağmen 1963'ten itibaren başımıza neler geldiği de ortada. Bütün bu yaşananlardan sonra bugün hala daha sadece siyasi eşitlik talep etmenin ne anlamı var? Hiç mi ders almıyoruz?" diyerek izlenmesi gereken yolu da özetlemiştir: "Artık adada iki ayrı halk, iki ayrı millet, iki ayrı hukuk, iki ayrı egemenlik ve iki ayrı devlet gerçeği temel politika olmalı".

Gazeteci yazar Sabahattin İsmail de, siyasi eşitliğin, 1960'da olduğu gibi Kıbrıs Cumhuriyeti içinde iki toplumun eşitliği anlamına geldiğini ve KKTC'yi dışladığını belirterek bundan sonraki süreçte KKTC'nin egemen devlet olarak Rum devleti ile bir konfederasyon kurması anlamına gelen egemen eşitlik talebimizin de bir yana bırakılarak "savunmamız gereken anlaşmalı ayrılık ve KKTC'nin tanınarak bağımsız egemen bir devlet olarak yoluna devam etmesidir. İlle de görüşme olacaksa Rumlarla anlaşmalı ayrılık, karşılıklı tanıma ve ondan sonra iyi komşu iki devlet olarak işbirliği şartları görüşülmelidir." diye görüşünü paylaşmıştır.

Kurban Bayramı'nın, büyük Türk Milletine, Müslüman Alemine ve salgınla boğuşan dünyamıza esenlikler getirmesini diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları