Karmaşanın asıl sebebi...
Takipçilerimizden Alp Aydın Bey, "Müsterih olun Arslan Bey. Sahada o gönüllü ordusunu gördükten sonra da anlaşıldı ki bu ülke ne parçalanabilir, ne istila edilebilir ve ne de yıpratılabilir. Bizim en büyük düşmanımız düşünmememiz, yoksa fedakârlık konusunda üst düzeydeyiz." diye yazmış...
Tabii bütün Türkiye''de hemen herkes "deprem bölgesinde kurtarma ve yardım çalışmalarına nasıl bir katkı yapabilirim" ile meşgulken, tarihte pek az görülmüş böyle bir felaket sırasında bile Türkiye''ye yönelmiş stratejik tehditleri göz ardı etmemek, görmek ve göstermek gerekir... Benim birkaç gündür yapmaya çalıştığım budur.
***
Yoksa bu milletin fertleri, enkaz altında kurtarılma umudunu kesmişken yakınlarıyla konuşurken bile "2500 lira borcum var. Bende yardım paraları var. Onları ödeyin. Kimsenin hakkı üzerime kalmasın" diyebilecek asalete sahiptir. Milleti millet yapan bu asalettir.
Milletin bu asaleti, meselâ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu''ya "Herkes ama herkes büyük bir seferberlik içerisinde. Böyle bir milletin evladı olmak bizim için büyük bir onurdur. Tarihin her döneminde kötücül insanlar çıkmıştır. Bizim işaretimiz orası değildir, işimize bakacağız." dedirtmiştir...
Yine İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener''i milletin fedakârlıklarını yerinde gördükten sonra, "Bu milletin ferdi olmaktan bir defa daha gurur duydum. İyi ki Türk olarak doğmuşum" tarzında konuşturan bu asalet, milletin ruhunda var...
Tabii ki yağmacılar da çıkabilir, ideolojik bağnazlıkla yardım organizasyonlarını karalamaya çalışanlar da olabilir... İnsanı insan yapan sahip olduğu değerlerdir. Bu değerleri veren de milletin kültürüdür.
***
"Peki öyleyse bu asil millet, neden depreme müdahalede koordinasyon bozukluğu yaşadı?" diye düşünmeliyiz. Bu sorunun cevabını da Meral Akşener verdi ve "Bu karmaşanın temeli tek adam sistemidir. Hafızanın kaybolmasıdır. 2009''da öbürü kalktı, 2019''da bu kalktı, şu kalktı derken; bu ülkenin devletinin hafızası gitti. Devlet olmak ciddi bir iştir. Devletin birinci önceliği ciddiyet; ikincisi kapsayıcılıktır, eşitlikçiliktir." dedi.
Kabul etmeliyiz ki, devlet kadroları FETÖ döneminde sızma yöntemiyle değiştirilir, ordusu yargısı, emniyeti, eğitimi sağlık sistemi ele geçirilir ve devletin kozmik odasına bile girilirken, milletin her türlü felâkete karşı örgütlü mücadelesini sağlayan kurumlar da iktidar eliyle yok edilmiştir. Kızılay eski Kızılay değildir. EMASYA yok edildiği için ordu birlikleri ilk anda felâket karşısında emir gelmeden harekete geçememiştir. Sivil Savunma yoktur. Savaş veya önlenemeyen bir işgal halinde, halkı silahlandıracak yani sivil direnişi örgütleyecek kadrolar dağıtılmıştır.
Büyük bir felâketle karşı karşıya kalınca da bu kurumların yerine konulan örgütler, liyakate dayanmadığı için yetersiz kalmıştır. Keşmekeşin sebebi budur.
Buna rağmen, halk sivil girişimlerle örgütlenerek bütün gücüyle yardıma koşmuş, bu büyük açığı kapatmaya çalışmıştır. Yaşanan budur.
***
Nitekim dışarıdan bir göz; Japan Times gazetesinin yazarı ve Bloomberg muhabiri Boby Gosh, "Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın sivil toplumu eritmeye çalıştığı dönemde deprem felâketinin geldiğine" dikkat çekti. İktidarın cemaat temelli STK''lara izin verdiğini hatırlatan Gosh, deprem bölgesinde çalışan STK''lar için "Nefes almak için durduklarında, başkanlık paranoyası ellerini zayıflatmasaydı daha ne kadar yardım sağlayabileceklerini ve daha kaç hayatı kurtarabileceklerini merak edebilirler..." ifadelerini kullandı.