Karar: Olmayan cezayı çekmelerine…
Murat Ağırel, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve “MİT Kanununa Muhalefet” ettikleri gerekçesiyle tutuklanıp şimdi bir de “ek olarak” “Devletin Gizli Belgelerini Yayınlama” suçundan yargılanacak olan diğer gazeteciler hakkındaki iddianameyi okudum.
Bu iddianameyi “hukukçuların” nasıl okuduğunu okudum.
Diğer bütün tartışma başlıklarını bir kenara atıyorum.
Hadi, hukuka aykırı filan ama bir “suç” uydurdunuz, ortaya koydunuz…
Hadi, hukuka aykırı filan ama internet sitelerine, yazılı basın muamelesi yaparak, “sorumluluğu”, “sorumsuz” durumda olan ama tutuklamayı kafaya koyduğunuz gazetecilere de yüklediniz.
Hadi, hukuka aykırı filan ama ifşanın ifşasının yargılanmasını başlattınız.
Ee, sonra?
Hukukçular, “Bu gazeteciler ceza dahi alsalar yatarları yoktur” derken… Hukukçuların yorumuna göre nihai hüküm “beraatlerine” olmasa bile, -yatarları olmadığından- “tahliyelerine…” diye bitmeye bir nevi mecburken… Hakim, “karar” dediğinde ne olacak?
Ceza dahi alsalar işledikleri iddia edilen suçun yatarı olmayan insanları “tutuklu olarak” yargılamış olmak, ceza dahi alsalar fiilen çekmeyecekleri “hapis cezası”nı peşinen çektirmek bir hak ihlali değil midir?
Bir hukuk devletinde, adının “hukuk” olması da gerekmez, “mülkün temelini” adalet sayan herhangi bir devlette, kişi özgürlüğünün keyfi diye tanımlanabilecek bir usulle engellenmesine, bu nevi bir hak ihlaline göz yumulabilir mi?
Zamanı geri döndürmek mümkün olmadığına göre bu gazetecilerin cezaevinde yok yere tutuldukları günlerin, ayların, hatta saatlerin, dakikaların, saniyelerin bile telafisi söz konusu olmadığına göre kim, nasıl giderecek bu hak kayıplarını?
Gideremeyecek.
Hem içeridekiler, hem dışarıda “onlarsız” bırakılanlar, ama en çok karakterleri, periyodik olarak tekrarlanan bu travmalarla yoğurulan çocuklar, hayatlarından çalındığıyla, hep bir parça “eksik” kalacaklar?
Nasıl bir hesaplaşma değer buna?
Sırada ne var?
İktidar yanlısı Yeni Şafak’ta dün yayınlanan köşe yazılarından birinin başlığı:
“Maske senin neyine”
Önceki gün yine iktidar yanlısı olan Akşam gazetesinde yayınlanan köşe yazılarından birinin başlığı:
“Gidin başka yere”
“Beğenmiyorsanız yürüyün gidin” deniyor alt metinde de…
“Geri zekalılar” hakaretiyle başlayan süreçte, iktidar yanlısı yazarların nobranlıkları her yeni gün, bir önceki günü aratır halde geldi.
Sırada ne var?
“Vurun tedbirsize” diye sopayla kovalamalarını mı önereceksiniz -kaldıysa hâlâ- o “zor tuttuğunuz” kitleye?
Zincire vurulmasını mı tavsiye edeceksiniz vatandaşların?
Unutmadan…
“Ya sev ya terket” mottosu yüzünden yılllarca Türk Milliyetçilerine “kimin evinden kimi kovuyorsun” efelenmesi yapanlardan, “ağır faşistlik”le suçlayanlardan bir itiraz duyan var mı giderek yayılan bu üsluptaki zorbalığa?