Karadeniz’de önce hayvanları azalttılar, sıra insanlarda!
Rakamlarla aranız iyi olmasa bile şu verileri dikkatle inceleyin lütfen:
Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre;
1980 yılında Türkiye’deki koyun sayısı 48 milyon 630 bin, kıl keçisi 15 milyon 385 bin, tiftik keçisi 3 milyon 658 bin, sığır sayısı 15 milyon 894 bin 137 idi.
Aynı yıl, manda, at, eşek ve katır dahil toplam hayvan sayısı 87 milyon 20 bin 165’ti.
1990 yılına gelindiğinde, koyunda yaklaşık 8 milyon, kıl keçisinde 5 milyon, tiftik keçisinde 2 milyondan fazla ve sığır sayısında ise 5 milyon azalma oldu.
10 yıl sonra toplam hayvan sayısındaki azalma 37 milyon adet olarak gerçekleşti.
1998 yılındaki sayımlara göre ise koyun sayısı 29 milyona, kıl keçisi sayısı 7.5 milyona, tiftik keçisi sayısı ise 354 bine gerilerken, sığır sayısı 1990’daki yekununu korudu. 18 yıl içinde en büyük kaybın tiftik keçisinde olduğu dikkat çekiyor. Türkiye, 1980 yılındaki 87 milyon küçük ve büyükbaş hayvan sayısından 49 milyon 765 bine geriledi.
***
Peki bugünkü rakamlar nedir? Öncelikle hükümet, dünyanın en faydalı hayvanı olan keçileri alenen yok ediyor.
Türkiye Kasaplar ve Besiciler Federasyonu Genel Başkanı Fazlı Yalçındağ, Türkiye’de sadece 10 milyon koyun varlığı kaldığını, bunun iki milyonunun da her yıl kurban bayramında kesildiğini bildirmişti. Büyükbaş hayvan sayısının ise 2 milyonun altına düştüğü telaffuz ediliyor.
Türkiye’de 1995 yılında kurulmaya başlanan ve sayıları 500’e kadar ulaşan deve kuşu çiftlikleri de halkın devekuşu eti yememesi üzerine, talep yetersizliğinden birer birer kapanıyor.
***
Dünyada kişi başına en çok et tüketilen ülke 70 kilo ile ABD’dir. Avrupalılar yılda 50 kilo, Türkler ise 16 kilo et yiyebiliyor! Bu oranlar, ABD’nin niçin süper güç olduğunun göstergesidir.
Hunlar ve Göktürkler zamanında Türkler et ile beslenir, sakatat yemezdi. Et yiyenlerin, ot yiyenlere hükmettiğini bilirlerdi.
Fatih Sultan Mehmet, hastaların Balkanlar’dan avlanacak av eti ile beslenmesi için vakıf kurmuştu!
Diğer taraftan, MHP Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu, Yunan sermayeli bir bankanın elemanlarının köy köy dolaşarak insanlara düşük faizli kredi teklifleri karşısında halkı uyardığını söyledi. Yunusoğlu, “Yunan sermayeli bu bankanın özellikle Karadeniz’i seçmesinin arkasında yatan, Pontus hayalleridir” dedi.
CHP Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim de Karadeniz bölgesinde bankacılarla görüştüklerini ve orada yabancı sermayeli Yunan bankalarının ciddi şekilde köylüye ipotekle ev ve tarım kredisi verdiğini doğrulattıklarını ifade etti.
***
Demek ki 12 Eylül’den itibaren, devleti yönetenler, sistemli olarak yaylacılığı yani hayvancılığı yok etti, şimdi Yunan istihbaratına bağlı banka gelip Karadeniz’de operasyon yapıyor ve Türk istihbaratı eli kolu bağlı seyrediyor. Çünkü Türkiye irtica ve laiklik tartışmaları ile meşgul edilirken bankaları yasa ile yabancılaştırıldı.
Halkın gözü türban ile kapatılırken, bankalar elden gitti, şimdi ülkenin tapusu gidiyor.
Peki bu planlı-programlı bir işgal projesi değil midir? Bu projeye hizmet edenler en azından işbirlikçi değil midir?
Dünya üniversitelerinde, “bir ülke nasıl ele geçirilir?” diye ders verilse, Türkiye’yi bir laboratuvar olarak kullanabilirler!