Kapıkulu siyasilerin Ali Dibo Anayasası!
Hangi konumda olursa olsun, bir gazetecinin güne başlarken ilk işi, günlük gazeteleri okumaktır. Daha doğrusu okumaktı!
Bugün gazeteleri elinize aldığınız zaman, çoğunlukla haberlerin de yorumların da birbirinin kopyası olduğunu görüyorsunuz.
Bugünlerde Anayasa değişikliği gündemde. Konuyla ilgili bütün yorumlar sanki fotokopi ile çoğaltılmış gibi! Daha başlığına bakar bakmaz veya ilk paragrafını okur okumaz fotoğraf belli oluyor. Köşe yazarlarının belirli bir söylemi, bıkmadan usanmadan tekrarladığını görüyorsunuz. Kendine has bir görüş ileri süren yok. Çünkü iktidar yandaşlığı, gerek televizyonlarda gerekse gazetelerde, birçok insanı, hak etmediği mevki ve maddi imkânlara kavuşturmuş durumda. Mevcut durumlarını koruyabilmeleri veya daha iyisini elde edebilmeleri, iktidara verdikleri desteğin derecesine bağlı. Gazeteci olduğunu hatırlayıp hafif bir eleştiri yapan, hemen azarlanıyor hatta bir süre dışlanıyor. Sonra araya birileri giriyor, affediliyor ve bir daha eleştiri yapmamaya şartlanıyor.
***
Son bir hafta içinde bu arkadaşların bir kısmı, AKP’ye daha fazla yaranabilmek için MHP’ye akıl öğretme sevdasına tutuldu. Kimileri ülkücülerin de 12 Eylül’de işkence gördüğünü hatırlatıyor! 30 yıl sonra akıllarına geldi demek! Anayasa değişikliklerinin demokratikleşme ve özgürleşme demek olduğunu savunan kapıkulu siyasiler ve sözde hukukçularla uygun adım hareket ederken, MHP’nin bu oyunu bozmasına tahammül edemiyorlar.
Oysa ellerini vicdanlarına koysalar, mevcut taslağın, Türkiye’nin cumhuriyetle birlikte oluşturmaya çalıştığı ve istenen ölçüde olmasa da belli bir seviyeye getirdiği hukuk devleti anlayışını tamamen ortadan kaldırdığını görmemeleri mümkün değil. AKP iktidarının ebediyen devam etmesi adına, hukuk devletinin rafa kaldırılmasına alkış tutuyorlar.
Birisi de yapılanların kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdığı eleştirilerine cevap verebilmek için bu eleştiriyi yapanların Atatürkçü olduklarına atfen, “Atatürk de kuvvetler birliğini uygulamıştı ve bunu savunuyordu” diyebiliyor.
Madem Atatürk dönemine dönüyoruz; 1924 Anayasasını kabul edelim olsun bitsin o halde!
Hatta, bütün partileri kapatarak AKP’yi eski CHP’nin yerine tek parti yapalım!
***
İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise hâlâ “Yeni Anayasa paketi genel manada, bir demokrasi paketi. Millet iradesinin öne çıkarıldığı, daha belirleyici ve belirgin hale getirildiği, bireyin ön plana çıkarıldığı bir paket. Dolayısıyla buna kimsenin, hele bir siyasi partinin bu çağda karşı çıkmasını anlayamıyorum ve değerlendiremiyorum” diyebiliyor.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi de bu sözler üzerine “Anayasa değişikliği, insanı huzurlu ve mutlu yapacağı gibi, Türkiye’nin gerçek demokrasiyle buluşmasını sağlayacaktır” gibi bir cilâ çekiyor.
AKP demokrasiyi hançerlerken sesi çıkmayan bazı gazeteciler de CHP ve MHP’yi karşı teklif sunmamakla suçluyor. Onların yaranma tarzı biraz farklı o kadar. Hâlâ gazeteci kalabildiklerini göstermeye çalışıyorlar!
Oysa AKP’nin yaptığı, uyguladıkları Ali Dibo anlayışının hukuk duvarına çarpmasını önlemektir. Zaten, BDP ve DSP’ye çeşitli siyasi rüşvetler vererek Meclis’ten geçirmek istediklerinden bellidir ki getirdikleri Anayasa değişikliği taslağı da tam bir Ali Dibo taslağıdır. Tartışmaya değer bir tarafı da yoktur.