Kapı kapı gezerek "AKP dini" mi tebliğ edilecek?
Hani "gençler arasında deizm yayılıyor" haberleri vardı ya, sonunda Tayyip Erdoğan da bu gerçeği "Hakla batılı karıştıran amorf inanç sistemlerinin genç kuşaklar arasında rağbet görmesinden endişe ediliyor." sözleriyle kabul etti.
Erdoğan "Paylaşmanın yerini bencilliğin, dayanışmanın yerini yıkıcı rekabetin, diğergamlığın yerini umursamazlığın, mahremin yerini teşhirciliğin, tevazunun yerini kibrin, merhametin yerini vicdansızlığın, evliliğin yerini gayrimeşru ilişkilerin aldığı zorlu, sıkıntılı, garip bir dönemin içindeyiz." diye konuştu.
***
Peki bu olumsuz gidişin sorumluluğu, dini kendi çıkarları için kullananlara ait değil mi? Bir de darülharp meselesi var. Türkiye'yi bir İslam ülkesi olarak görmeyerek her türlü hırsızlığı ve yolsuzluğu mübah sayan anlayış sahipleri, bu uygulamalarıyla dini yozlaştırmış olmadı mı? Yeni nesillerin "din buysa ben bu dinden değilim" diye düşünmesinin sebebi, siyasal İslamcıların, her türlü haksızlığı, uğursuzluğu yaptıktan sonra, utanmadan, sıkılmadan adaletten bahsetmeleri değil mi?
FETÖ'nün sınav sorularını çalarak kendi mensuplarına dağıtması sonucu, hakkı yenilen milyonlarca öğrenci veya devlet memuru adayının ne yapmasını bekliyordunuz? Bu adaletsizliklere İslam kardeşliği veya aynı menzile yürüyor olmaktan dolayı yıllarca göz yuman siyasi kadronun, şimdi neden böyle oldu diye sormaya hakkı var mıdır?
Partiye mensubiyet belgesi getirmeyene hak tanınmayan bir ülkede yaşıyoruz. Hâkim-savcılar bile cemaatten atanırken şimdi, partili olmak şartı var! Oysa, hâkim-savcıların hiçbir partiye üye olmaması gerekirdi!
***
Şimdi bütün bu olup bitenlere karşı Diyanet İşleri bünyesinde çalışan imamlara "Artık 'kapımıza gelene dini anlatalım' anlayışı yerine, 'yüce dinimizi anlatmak için her kapıyı çalalım' dönemi başlıyor." demek ne kadar doğru olur? Zira, Diyanet kadroları da aynı şekilde adaletsizce doldurulmuştur. Üstelik Diyanet kadroları, devletin diğer kurumları için atlama taşı olarak kullanılmaktadır.
Bu kadar adaletsizlik yapılırken, bir iki istisna dışında siyasal İslamcılar bu gidişin yanlış olduğu uyarısında bile bulunmadı? İmamların yapması gereken uyarıları bile biz yapmak zorunda kaldık!
Ayrıca, günümüzde devlet teşkilatı, tebliğ kurumu olarak kullanılamaz. Devlet, din eğitimi için gereken zemini oluşturur ama kendi memurlarını, tebliğ için kapı kapı dolaştıramaz. Böyle bir adım, siyasi iktidarın, kendi anlayışını din yerine koymasıyla kalmaz, aynı zamanda siyasi propaganda ile beraber yürüyeceği için tepkiyle karşılanır. Kapıdan kovulurlar!
Günümüzde, dinini öğrenmek isteyen için hiçbir engel yoktur. İslam dininin ana kaynağı da Kur'an'dır. Anlamını bilmeden Kur'an'ı Arapça okuyup tekrarlamanın hiçbir değeri yoktur. Anlamak esastır. Bu sebeple Türkçesini okumak gerekir. Bunun önünde de hiçbir engel yoktur. Kitap ortada dururken, bulunduğu mevkiye bile siyasi kayırmayla gelenlerin millete öğreteceği tek bir kelime bile yoktur!
Victor Hugo'nun söylediği gibi "Herhangi bir dine mensup olmak sizi iyi biri yapmaz. İyi insan olmak, vicdanla ilgilidir. Vicdan, insanın içindeki Tanrıdır."
***
Gerçekten İslam dinini tebliğ etmek isteyen varsa, her şeyden önce dürüst olur, adaletli olur. Rüşvet yemez, kayırma yapmaz, emaneti ehline verir, yani ehliyet ve liyakata bakar.
AKP dininde ise, herhangi bir devlet imkânından yararlanmak için birinci şart partiye destek vermek değil midir?
AKP dini diyorum, zira böyle bir uygulama İslam diye vaaz edilemez.
Yoksa en büyük imamınız, "Yolsuzluk hırsızlık değildir" diye fetva verir, siz de uygularsınız!