İyi taktik: Yemeği siz yiyin, hesabı başkalarına ödetin!
İktidar partisine mensup yönetici ve milletvekillerinin Pensilvanya fotoğraflarına bakıyorsunuz 'aile albümü' gibi... Sanki Kâbe'ye gelmiş gibi oracıkta başlarını örtmüş kadınlar, önlerini iliklemiş, edeple poz veren erkekler... Yüzlerine 'ibadet huzuru' sinmiş insanlardan oluşan fotoğraf kareleri!..
"Ama biz kandırıldık!.."
***
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki galiba bazı sorular 'Anadolu'nun sözlü kültür mirası' olarak, kıyamete kadar cevaplanmadan gelecek nesillere kalacak!..
Çalışmaların sonucunu açıklayan Meclis Darbe Araştırma Komisyonu'nun Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı'nı neden dinleyemediği sorusu hep cevapsız kalacak!..
'Bank Asya'yla ilişki' darbeye hazırlıkla ilgili en önemli suç muamelesi görüyor ve buna rağmen üst düzey banka yöneticileri salınırken, buradan sadece havale yapmış bir öğretmenin neden meslekten atıldığı ve kimisinin halen bu gerekçeye dayanarak cezaevinde tutulduğu öğrenilemeyecek!..
Birileri nasıl 17 Aralık'ta ayıktıysa, belki de 15 Temmuz'da durumu fark eden zayıf ve kimsesizler halen cezaevindeyken, kavurmacıların, baklavacıların özellikleri neydi de salındılar sorusu havada asılı duracak!..
Her yere, her kuruma, her partiye, mahalledeki çay ocağına kadar sızan darbecilerin AKP'ye nasıl sızamadığının sırrı hiç çözülemeyecek!.. Bu muhteşem başarının formülü asla bilinmeyecek!..
'Ne istedilerse verenler'le 'gazetelerinde haber verenler' arasındaki suç farkının neden ikinci grubu adeta 'terörist' hâline getirirken, birinci grubu neden 'Allah affetsin'le sınırladığı galiba hiç anlaşılmayacak!..
Yaşadığımız dönem sır biriktiriyor... Tıpkı Yüksek Seçim Kurulu'nun "16 Nisan'da kaç mühürsüz oy kullanılmıştır ve bunların evet-hayır dağılımı nedir?" sorusuna bir türlü cevap verememesi gibi...
***
Büyükşehir'i 'parsel parsel' peşkeş çekenler, karısının adına okul açılan belediye başkanları, 'hatırlı damatlar', twitter'da mektup ucu yakan milletvekilleri, cemaatten referanssız iş yapmayan siyasetçiler, illerinin zenginlerini uçağa bindirip ABD'ye tur düzenleyen makam sahipleri, eski mutlu-mesut fotoğrafları ortaya çıkınca gırtlaklarını yırtarcasına bağıran particiler, yalakalık için birbirini çiğneyen, eleştiren olursa da hakaret üzerine hakaret sıralayan gazeteciler...
Bütün bunlar bu ülkenin gerçeğiydi ve gerçeği olmaya devam ediyor... Şimdi rüşt ispatı için sıraya girmiş durumdalar:
-Ben MİT Müsteşarı'na operasyon çektiklerinde, yani 7 Şubat 2012'de ayıkmıştım zaten...
-Ne yalan söyleyeyim, dershanelerin kapatılma tarihi benim için ölçü oldu... O gün bugündür hiç ilişkim yok...
-Şekerim ben de 17-25 Aralık darbe girişiminde fark ettim bunları...
'Günah ortakları'ndan her birinin kendine ait bir miladı var!.. Elbette bu tarihler yasal olarak 'uyanma tarihi' değil... Bir nevi paçayı kurtarma gerekçesi... Nasıl olsa hiç soran yok "2004'te alınan MGK kararlarını neden milat olarak almıyorsunuz?" diye...
Almıyorlar, çünkü o zaman suça ortak olmayan kalmayacak gibi... Biz yine de o soruları ısrarla soralım: İktidar partisi, üye sayısı itibariyle ülkenin en büyük sivil kuruluşu aynı zamanda... Suçluların, darbecilerin, ülke düşmanlarının buraya sızmadığını düşünebilmek mümkün değil... Suç örgütünün bugüne kadar kamu imkânlarından faydalanmadığını öne sürebilmek ise hiç mümkün değil...
Şimdi soruyoruz: İçinden darbeci çıkaran yapıya 15 Temmuz'a kadar aktarılan kamu imkânlarıyla ilgili ne gibi bir envanter çalışması yapılmıştır? Buna aracılık eden kamu görevlileri ve siyasiler kimlerdir? Bunlarla ilgili hukuken ne yapılmıştır? Yapılmadıysa ne beklenmektedir?