İstikrarın tek ilacı ekonomide reform yapmaktır
2001 krizinden sonra IMF tarafından getirilen, dalgalı kur sistemi, tarım desteklerinin azaltılması, kontrolsüz sıcak para girişi, iç borçlanma yerine dış borçlanma yolu gibi politikalar, aradan 13 yıl geçmesine rağmen bugüne kadar değişmedi.
Küresel süreçte değişme yaşandı. Önce sermaye hareketleri hızlandı. 2006-2007 yıllarında dünya piyasalarında balon oluştu. 2008-2009 krizi yaşandı. ABD ve Avrupa Merkez Bankaları piyasaya bol para çıkardı. Para bolluğu yaşandı. Faizler sıfır ve eksi seviyelere geriledi.
Şimdi bu konjonktür değişiyor. FED para arzını daraltıyor. Faizlerin artması bekleniyor. Dünyada ortalama büyüme oranı düştü. FED ve IMF gelişmekte olan ülkelere “önlem alın” diyor. 2001’de iktisat politikalarının çerçevesini çizen IMF ve bu çerçeveleri uygulamaya memur olanlar da bugün Türkiye’ye “değişiklik yapın, önlem alın” diyorlar... Türkiye ise ekonomide yalnızca bir katılım bankasını ve faizi tartışıyor.
IMF’in hazırladığı Küresel Görünüm ve Politika Sorunları başlıklı rapor, 21-22 Eylül’de Avustralya’nın Cairns kentinde yapılacak olan G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısında sunulacak.
Bu raporda, 2014 Türkiye’si ile ilgili tespit ve öneriler var. Bunlardan birinin, “Türkiye’deki büyümenin tahminlerin altında kaldığı ve düşük olduğu” şeklinde ifade ediliyor. Bu büyüme sorunu ile ilgili tüm ülkeler için, yapısal reformlar öneriyor.
Biz de öteden beri, kalıcı büyüme, cari açığa çözüm, istihdamın artması için yapısal reform gerektiğini söylüyoruz.
Yapısal reform ekonomik yapıda orta ve uzun vadede dönüşüm sağlayacak olan önlemlerin alınmasıdır.
Bu kapsamda :
* Tüketim - tasarruf alışkanlıklarının değiştirilmesi, ortalama tasarrufların artırılması,
* Devletin yeniden yapılandırılarak verimliliğin artırılması gerekir. Devletin piyasada daha aktif rol alarak, oligopol yapıları, kartelleşmeyi önlemesi ve rekabetin önünü açması lazımdır.
* Merkezi ve mahalli idarelerin yetki ve sorumluluklarını yeniden ve daha açık olarak belirleyerek, yetki ve sorumluluk karmaşasını çözmek ve yatırımların önünde büyük engel teşkil eden bürokrasiyi kaldırmak gerekir. Yatırımcı, onlarca bakanlık ve kuruluş yerine yalnızca bir bakanlık veya bir kurumla muhatap olmalıdır.
* Üretimin yüzde 70’inde ithal ara malı ve ham madde kullanılıyor. Bu oranı düşürerek, üretim yapısını değiştirmek ve dışa bağımlı olmaktan çıkarmak şarttır.
* Sermaye piyasası yeniden organize olmalıdır. Sıcak para girişi düşük bir munzam karşılık alınarak kontrol edilmelidir. Sıcak para yerine doğrudan yeni yatırım yapacak yabancı sermaye girişi teşvik edilmelidir. Bu piyasadaki spekülatif hareketler önlenmelidir.
* Finans sektöründe, bankalardaki yabancı payı azaltılmalı, katılım bankacılığı kaldırılmalıdır.
* Özel sektörde, verimliliği artıracak önlemler ve Ar-Ge desteklenmelidir.
* Vergi sisteminde reform yapılmalı, yatırımların ve istihdamın önündeki vergisel engeller kaldırılmalıdır.
Yapısal reformların kısa sürede sonuç vermesi beklenemez. Ancak orta ve uzun vadede ekonomik istikrarın oluşması için bu reformların yapılması şarttır. Ne var ki siyasi partilerin, iktidar ve muhalefeti ile yapısal çözümleri tartışmak işlerine gelmiyor. Çünkü onlar kısa vadede oy getirecek adımlar atılmasını tercih ediyor. Onun içindir ki yıllardır bir aşağı bir yukarı gidiyoruz.