İstifa edenin affı ve onurlu devlet görevi
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanı, bakanı, memuru, işçisi, belediye başkanı ya da çalışanı olmak, özetle millete hizmet için devlette görev yapmak büyük onurdur.
Hiçbir vatandaş hangi devlet görevinde bulunursa bulunsun örneğin ister Cumhurbaşkanı, ister Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, ister bakan ister milletvekili olsun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de milletinin de üzerinde değildir, olamaz.
Bu görevlere seçilenler ya da atananlar devletin ve milletin hizmetkârıdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan''ın damadı da olan Berat Albayrak, Instagram''dan yaptığı duyuruda dedi ki;
- "Yaklaşık beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime sağlık sorunlarım nedeniyle artık devam edememe kararı aldım."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı''ndan 27 saat sonra şu açıklama geldi.
- "Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan değerlendirme sonunda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak''ın görevden af talebi kabul edilmiştir."
Resmî Gazetede yer alan atamada ise şu ifade yer aldı:
- "Görevden affını isteyen ve görevden af talebi kabul edilen Berat Albayrak''tan boşalan…"
"Af" isteyen mi var?
Hayır, istifasını hem de sosyal medyadan kayınpederi olan cumhurbaşkanına gönderen bir bakan var.
Peki, bu nasıl kibir, bu nasıl devlet adamı anlayışı?
İstifa etmek şudur;
"Görevinden, işinden kendi isteğiyle çekilmek, ayrılmak…"
Bir kamu görevlisi görevinden ayrılırken neden "affını" istesin ki?
Bir başka kamu görevlisi neden, "görevden affettim" desin ki?
- Kul, köle ilişkisi mi var?
Devlet yönetimi, devlet terbiyesi, devlet ahlakı olmalı değil mi?
Doğrusu şudur; Devlet görevlisi "istifa" eder, "üst makam" ise devlet görevlisinin istifasını kabul eder.
Ziya Selçuk
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk birkaç gün önceden medya haberleri ile davul zurna çalınarak görevden ayrıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı olarak Resmî Gazetede yayınlanan kararda şu ifade yer aldı:
* "Görevden affını isteyen ve görevden af talebi kabul edilen Prof. Dr. Ziya Selçuk''tan boşalan Millî Eğitim Bakanlığı''na Prof. Dr. Mahmut Özer Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104''üncü ve 106''ncı maddeleri gereğince atanmıştır…"
Cumhurbaşkanı Erdoğan beni davet edip dese ki;
* "Orhan Bey seni bakan olarak atayacağım…"
Vallahi de Billahi de kabul etmem, çünkü görevden böyle bir "af" manzumesi ile ayrılmayı asla istemem çünkü onuruma yediremem…
Ha şunu da söyleyeyim, mevcut bakanların hepsinden bakanlığı çok daha iyi yaparım…
Neyse…
Selçuk şu mesajla ayrıldı bakanlıktan;
* "Millî Eğitim Bakanlığı görevim bugün itibarıyla nihayetlenmiştir. Bana ülkemin çocukları için çalışma imkânı sağlayan Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan''a şükranlarımı sunuyorum. Milletimize, eğitim ailemize, birlikte görev yaptığım Bakan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum."
Şimdi Ziya Selçuk ile ilgili bir anımı sizlerle paylaşacağım.
"Millî Eğitim''de büyük skandal" başlıklı ve 25 Ağustos 2019 tarihli yazımda 2 skandal açıkladım:
1. Temel Eğitim Genel Müdürlüğü''ne bağlı, okul öncesi, ilkokul ve ortaokul olmak üzere "Yapı Kullanma İzin Belgesi" olmayan yaklaşık 150 okuldan 75''ine öğretmen ve kadro atanarak 9 Eylül''de "açılış onayı" verildi.
2. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ve eşi Semiha Yıldırım açılışını yaptığı Kızılay''ın yaptırdığı okula Yıldırım''ın Çanakkale''de şehit olan dedesi Kemal Yıldırım''ın adı verildi.
Şimdi büyük skandalı açıklıyorum:
Kemal Yıldırım okulunun, Yapı Kullanım İzin Belgesini bir kenara bırakın, çünkü tam kaçak bina durumunda yani inşaat yapı ruhsatı dahi yok…
Bakan Selçuk bu yazım üzerine görüşmek için beni davet etti.
Önce basın müşaviri ve ilgili genel müdür ile görüştük.
Daha sonra eski dostluğumuza binaen baş başa görüşürken dedim ki;
- Sayın Bakanım, Millî Eğitim Bakanlığı''ndaki bu kadro sana hata yaptırıyor, yarın yaşanacak olumsuzlukların faturası siyaseten sana çıkar, başarısız olursun. Lütfen, kariyeri ve liyakati olan dürüst bürokratlarla çalış.
"Çok bilen çok yanılır" derler ya…
AKP''nin 2002''de bu yana en başarısız olduğu bakanlıkların başında gelen Millî Eğitim Bakanlığı''nda şimdi yeni bir bakan var…
Bakalım ne zaman "af" isteyecek ya da ne zaman "affedilecek"