İşte model siyasetçi!

Bin dereden su getirip Meclis’te nasıl bir siyasetçi tipinin istendiğini anlatmaya çalıştım ama AKP’li okurlarım anlamak istemiyor. Mektuplarında “AKP’nin dünya çapındaki başarıları”nı anlatıp bunları hiç görmediğimden dert yanıyorlar.Bundan dolayı da bana şeytanın bile aklına gelmeyecek iftiralar atıyorlar!
Oysa ben sadece AKP’yi kastetmiyordum; genel yapıdan söz ediyordum..
Her neyse.. Ben anlatamadım, AKP’li bir bakan anlatsın!

***


Biliyorsunuz Tayyip Erdoğan, bakanları sahillere kaydırdı! Bu çerçevede Muş doğumlu Ankara milletvekili Zafer Çağlayan’ı “ülkücü” geçmişi dolayısıyla MHP’nin en kuvvetli olduğu il durumundaki Mersin’den aday gösterdi.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre Zafer Çağlayan, “Seçim bölgeniz sürpriz oldu mu?” sorusuna şöyle cevap verdi:
“Ben görev adamıyım. Bana verilen görevleri her zaman en iyi şekilde lâyıkıyla yapmaya çalıştım. Sayın Başbakanımızın böyle bir takdiri var. Bizim için il fark etmez, ilçe fark etmez, yer fark etmez. Hangi görev verilirse yapmaya çalışırız.”
Çağlayan, siyasetin bir takım oyunu olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
“Ben daha önce amatör kümede futbol oynadım. Basketbol oynadım, her zaman takımda olacaksınız diye bir kaide yoktur. Sizi teknik direktörünüz bazen sağbek oynatır, bazen solbek oynatır, bazen de forvet oynatır. Nerede başarılıysanız orada görevinizi icra edersiniz. Bu çerçevede siyasette her türlü şeye hazırlıklı olmak lazım.”
Demek ki neymiş? Tayyip Erdoğan nerede isterse orada oynarmış! İşte ben de bunu anlatmaya çalışıyordum! Türk siyasetinin temel sorunu, siyasetçilerin her türlü emre itaat etmesidir!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise “Listelerimizde bir devrim gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. Gençlik ve kadın, listelerimizde ağırlığı oluşturuyor. Bundan ötürü son derece mutluyuz” dedi.
Tabii mutlu olursunuz; CHP’deki ağır toplar budandı, emir komuta zincirine uyacak kişilerle, ortalık sizin için dikensiz gül bahçesine döndü..

***


Mesajımı doğru algılayanlar da var:
“Gözünün önünde vatanını satarlarken göz yummak, sonra vatan zor durumda demek... Her kanun teklifine kayıtsız şartsız parmak kaldırmak, sonra ‘yahu ben bilmiyordum’ demek...
Kardeşim, inanın bana, şimdi gerçek bir elekten geçiyoruz. Resûlullah’ın zaman-ı saadetlerindeki gibi bir münafık-mümin elemesi var. Ne yazık ki zamanımızda münafıklar çok görünüyor. Biz de ne olduğumuzu bilmiyoruz ama hiç olmazsa ‘yalan söylemeyen, emanete hıyanet etmeyen, verdiği sözü tutan’ birisi olmaya çalışıyoruz. Hz. Ali’nin dediği gibi biz de ‘Ya Rabbi, kullarının en müttakisi değilsem bile, şeriri de sayılmam’ diyoruz.
Gafletten uyanmak zordur. Allah yardım ederse belki.. Dalâletten dönmek daha da zordur... İhaneti hiç söylemeyeyim.”
N. Leylâ ERDAL

***


Son notum İnternet ile ilgili.
Türkiye’de İnternet’in 18’inci doğum günü kutlanacak ama Sıvas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Doğan, paylaşım sitelerini aşırı ve amaç dışı kullananları genellikle kendine güvenmeyen, gerçek dünyada insan ilişkilerinde başarılı olamayan kişiler olarak tanımladı ve bu kesimin bir bölümünün kişilik yönünden sorunlu olduğunu ifade etti.
Sanal ortamda bambaşka bir kişiliğe bürünülebildiğini, sansürsüz yazılabildiğini aktaran Doğan, “Hayali de olsa bir başka kişi olabilmektedirler. Bu durum toplumumuz açısından tam bir teknoloji ve kültür şokudur, bir toplumsal hastalıktır” dedi.
Siyasetin dışında; kumaşın dokusunda bir çürüme var! Asıl sorun bu!

Yazarın Diğer Yazıları