İstasyonlar neden hayatın son durağı oluyor?
Sabahın kalabalık saatlerinde Marmaray istasyonlarından birindesiniz. İnsanlar aceleyle trenlere binmek için bekliyor. Telefonlar, kulaklıklar, kitaplar… Herkes bir yerlere yetişme telaşında. Derken bir an rayların dibine düşen bir çığlık. Tren sesi ve ölümün sessizliği…
Marmaray’da bir intihar haberi daha...
Niye Marmaray gibi devasa bir ulaşım hattı, insanların yaşamlarını sonlandırmak için tercih ettiği bir platforma dönüşür?..
Niye bir insan, tüm kalabalığın içinde, gözümüzün önünde, hayatını rayların üzerine bırakır?...
Ve bizler, bu anların sıradanlaşmasına göz yumarak Nasıl bu trajedinin seyircisi haline geliriz?..
*
Ayrılık Çeşmesi, Yenikapı, Söğütlüçeşme… Bir zamanlar bir araya gelmek için verdiğimiz sözlere tanıklık eden bu istasyonlar, şimdi hayatını kaybetmeyi seçenlerin dramlarına sahne olabiliyor…
"Neden?" diye sormadan edemiyor insan.
Bir insanı bu noktaya getiren çaresizlik neydi?
Bu sorunun yanıtını araştırmak toplumbilimcilerin alanına girer… Bu tür facialardan sonra çoğu zaman geriye yalnızca kırık camlar, aksayan seferler ve duyarsız bir "üzgünüz" açıklamaları kalıyor.
Ama bu bir istatistik değil! Her olay, geride bir hikâye bırakıyor. Belki yıllarca bastırılmış bir yalnızlık, belki bir umutsuzluk çığlığı, belki de yardım alamamanın acı gerçekliği... Raylara düşen yalnızca bir beden değil; o bedenin taşıdığı hikâyeler, umutlar ve hayal kırıklıkları da paramparça oluyor.
*
Türkiye’deki raylı toplu taşıma sistemlerinin bir intihar merkezi haline gelmesinin görünen birkaç nedeni var.
İlk ve en önemlisi: Korunmasızlık. Japonya, Güney Kore gibi ülkelerdeki camlı güvenlik sistemleri, bu tür trajedileri neredeyse sıfıra indiriyor. Tren perona yaklaşmadan açılmayan kapılar, yalnızca intiharları değil, kazaları da önlüyor.
Peki ya biz?
Neden bu tür bir güvenlik önlemlerini kendi raylı toplu taşıma sistemleri üzerinde almıyoruz?
İnsan hayatı bu kadar mı ucuz?
Bir diğer önemli neden ise sosyal destek eksikliği. Ruhsal çöküş yaşayan bir birey, kalabalık bir istasyonunda kendini görünmez hissediyor. Kimse onun ne hissettiğini bilmiyor, belki de kimse umursamıyor. Oysa bu istasyonlar, yalnızca yolcuların değil, insan hayatının da durak noktası.
*
Raylı toplu taşıma istasyonlarında camlı güvenlik sistemleri kurulmasının maliyeti, genel maliyetin yanında çok da yüksek sayılmaz. O raylarda kaybettiğimiz hayatlar, belki de alınabilecek basit bir önlemle kurtarılabilirdi.
Yetkililer, bu trajedileri yalnızca seferleri aksatan birer teknik arıza gibi görüyor. Oysa ki bu olaylar, bir alarm zili kadar yüksek sesle bağırıyor!
*
Bu, hepimizin ortak meselesidir. Toplum olarak ruh sağlığına verdiğimiz değer, bu tür olayların sıklığını belirliyor. Psikolojik destek hizmetleri yaygınlaştırılmadan ve farkındalık çalışmaları yapılmadan bu döngüyü kıramayız.
Öte yandan her istasyona camlı sistemler kurabilirsiniz belki ama insanların ruhlarındaki çöküşü durduracak önlemler alınmadığı sürece bu yalnızca bir yama olacaktır.