"İstanbul seçimleri üzerinden iç çatışma tezgâhlanıyor!"
Başlıktaki sözü, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu söylemeseydi konuya girmezdim. Çünkü bazı iddiaların şüyuu vukuundan beterdir! Yani meydana gelmemiş bir olaydan bahsetmek, o olayın gerçekleşmesinden daha kötüdür.
Çünkü bu şekilde şeytanın aklına taş düşürmüş olursunuz!
Elinizde sağlam veriler varsa ve ne yapılmak istendiği belliyse o zaman planlandığı gibi kötü olayların çıkmaması için her türlü tedbiri alırsınız!
***
Süleyman Soylu şöyle dedi:
"İstanbul seçimi, verdiği siyasi kavganın uç vereceği bir seçim olarak nitelendirilir ve bu devam ederse, seçimden sonra meşruiyete yönelik bir kavgaya yönelirse, ben bundan ülkem adına endişe ederim. İstanbul seçimi ideolojik olarak bir kavganın devamı olursa ben bundan da endişe ederim, ben bunun ucunu görüyorum. Şu saldırılarda görüyorum. Binali ağabey geçen akşam bir yere gitti, onun orada oturma hakkı yok mu?
İstanbul üzerinden Türkiye'ye yönelik bir siyasal çatışmanın önü açılmak isteniyor. Bir meşruiyet kavgası başlatmak istiyorlar. Bu meşruiyet kavgasının ötesinde bir de ideolojik kavga da başlatmak istiyorlar. Yönetilecek İstanbul'dur, bu rövanşizm aklı Türkiye'ye kaybettirir."
Soylu, sonra da asıl endişe ve korkusunun ne olduğunu açıkladı:
"Binali Bey, geçtiğimiz günlerde Kültür Bakanımızla beraber bir operaya gitti. Oradan çıkarken aynı 28 Şubat sürecindeki gibi yapmadıkları hakaret kalmadı. Endişem ve korkum var diyorum ya, endişem ve korkum bu. Buradan elde edebilecekleri pozisyon ile 24 Haziran'dan itibaren Türkiye'de siyasi bir kavganın ucunu açarlar diye endişe ediyorum."
***
Muhalefet, 24 Haziran'da nasıl bir pozisyon elde edecekmiş?
Türkiye'de siyasi gerginliğin sebebi, iktidarın, hukuk devletini ortadan kaldırması, İstanbul'da muhalefetin kazandığı seçim sonuçlarını tanımaması, yasaya aykırı olarak görev süresini uzattığı Yüksek Seçim Kurulu'nun asli üyeleriyle değil yedek üyeleriyle verilen ve hukuken geçersiz olan kararla seçimi tekrar ettirmesidir.
Yeniden seçim için psikolojik ortam hazırlamak amacıyla, ana muhalefet partisi liderine linç girişiminde bulunanların ve daha sonra gazetecilere saldıranların serbest bırakılması, Atatürk'e hakaret edenlerin faaliyetlerine devam etmesine izin verilmesi de iktidarın sorumluluğundadır.
Dolayısıyla, halkın, aldığı oyları kastederek "Biraz eksiğimiz vardı şimdi onu tamamlayacağız" diye aslında kaybettiğini itiraf eden Binali Yıldırım'a tepki göstermesi normaldir. "Ah ne iyi ettiniz de seçimleri tekrar ettiniz" denilmesi mi bekleniyordu?
Siz de meşruiyetinizi tartışmalı hale getirmeseydiniz!
A'dan Z'ye her alanını kontrol ettiğiniz halde İstanbul'u kaybetmeyi hazmedemediniz, gerginliğin sebebi bu!
Şimdi taraflar seçimin tekrarını kabul etmişse niçin korkuyorsunuz? Yoksa seçimi kazanmak için yanlış işler yapılmasına yol mu verilecek de muhalefet bu yüzden meşruiyet tartışması başlatacak? Böyle olacağını nereden biliyorsunuz? Seçimin her türlü güvenliğini sağlamak sizin yetkinizde değil mi?
***
Gerçi Soylu da "Bu seçim er meydanıdır. Millet ne karar verecekse başımızın üzerinde yeri var." diyor, Tayyip Erdoğan da "23 Haziran'da bir belediye seçimine gidiyoruz. Bu bir hükümet seçimi değil, bir kabine seçimi değil, bir başkanlık seçimi değil." diye konuşmaya başladı yani yerel seçimi beka sorunu olarak göstermekten vazgeçtiler ama muhalefetin meşruiyet kavgası başlatacağından korkmak ne demek?
Böyle bir tartışma çıkarmak istemiyorsanız, seçimlerin adalet içinde gerçekleşmesini sağlarsınız, stadyumlarda halkın açtığı pankartlardan rahatsız olmazsınız, muhalefetin, stadyumda, operada ses çıkarmasına tahammül edersiniz.
***
Gelelim, yazıya neden "Ben yazmazdım ama Soylu söyledi" diye girdiğime… Dört Batılı ülkenin haber ajanslarından oluşan yeni bir ajansın kurulduğuna, Türkiye'de faaliyete başladığına ve görev yapacak muhabirleri için çelek yelek depoladığına dair duyumlar var! Bu ajansların, kendi istihbarat servislerine çalışmakta olduğunu dünyada bilmeyen yoktur. O halde İstanbul üzerinden Türkiye'yi Otpor tipi bir çatışmaya sürüklemek gibi bir senaryo kotarılıyor gerçekten! Peki ne tedbir alınmıştır? Neden bu tür şeytani hazırlıklar olduğu, kamuoyuna duyurulmuyor?