İstanbul seçimi ve rejim değişikliği!

Aydınlık'ta Atakan Hatipoğlu, "Amerikancılık, kendisini her zaman, ulusal çıkarların kendine özgü bir savunusu olarak sunar. Burada kendine özgülük, 'gerçekçilik' maskesi takar. Ülkesinin çıkarlarına emperyalist sistemin içinden bakanlar, kendilerini her zaman ulusal çıkarların 'gerçekçi' savunusu kimliği altında sunmuşlardır." diyor.

Tespit doğrudur. Milliyetçilik veya ulusalcılığın ölçüsü vatan millet nutukları yani söylemler değil eylemler olmalıdır. Fakat Hatipoğlu bu ifadeleri, bugün AKP/MHP iktidarının ulusal çıkarların yanında, muhalefetin ise karşısında olduğunu söylemek için yazmış!

***

Hatırlarsanız, Türkiye'nin AB talimatlarını yerine getirmesi için hazırlanan pakete "ulusal program" denilmişti! Oysa ulusun bu programdan haberi bile yoktu!

Ben, siyasi partilerin ne durumda olduğu konusunda Oktay Sinanoğlu'nun analizini doğru buluyorum.

Sinanoğlu, şöyle diyordu:

"Türkiye, Yalta Konferansı'nda ABD'nin etki alanına terk edilmiştir. Buna karşılık Doğu Avrupa da Sovyet etki alanı olarak kabul edilmişti. Amerikan askerlerinin bu anlaşmadan hemen sonra İsmet Paşa'nın yaptığı gizli anlaşmalarla Türkiye'ye gelmesi, hatta Meclis binasının duvarına bitişik bir şekilde karargâh kurmalarından da durum belli oluyordu. O tarihten sonra Türkiye, Amerikan yörüngesine girmiştir. Soğuk Savaş bittiği halde Türkiye bu yörüngeden kurtulamamıştır. Devletin kendisi ve silâhlı kuvvetleri, NATO üzerinden Amerikan etkisi altında iken bağımsız siyasi partilerin olması mümkün değildir."

***

Telefonla mesaj gönderen Mustafa Yıldız ise 22 İslam ülkesinin haritasını değiştirmeye dayanan Büyük Orta Doğu Projesi ile ABD'nin, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye'de hedefine ulaştığını, sırada İran ve Türkiye'nin bulunduğunu hatırlatıyor ve Türkiye'yi yöneten siyasi iradenin bu projenin eş başkanı olduğunu belirtiyor.

Sonra da "ABD, Türkiye'yi bölmek için PKK'nın 40 yıldır istediği özerkliğe bağlı olarak eyalet sistemini dayatıyor. AKP de eyalet sisteminin alt yapı çalışmalarını yapıyor. Bunu yapabilmeleri için diktatörlük gerekirdi ki anayasa hileli şekilde değiştirilerek bu da sağlandı. Türkiye'nin nüfus yapısı da 5 milyon göçmenle değiştirildi. Göçmenler hak talebi ile ayaklandırılacak! Türkiye, bu ayaklanmayı polis ve asker ile bastırırsa Suriye'ye yaptıklarını Türkiye'ye yapacaklar. Türkiye'yi dış müdahaleye hazır bir ülke haline getirmek için zemin hazırlanıyor" diyor.

***

Çözüm, masaldaki saray kapısı önünde bulunan atın önündeki eti alıp itin önüne, itin önündeki otu alıp atın önüne koymak kadar kolay ama kimse bunun farkında değil! Herkes düzeni olduğu gibi kabul ediyor!

Peki bugün için somut olarak yapılması gereken nedir?

Onu da yine bir Aydınlık yazarı olan Yavuz Alogan belirtiyor:

"Hocaefendi kulağına üflemiş, PKK ona umut bağlamış gibi muhabbetleri bırakarak, AKP'ye karşı oluşan, laik ve Cumhuriyetçi kitlenin taleplerine kulak vermek, kitle hareketini içeriden izlemek, bu arada hukukun üstünlüğünü ve seçim adaletini kararlı bir tutumla savunmak gerekir.

AKP'nin yarattığı tahribatı gidermek için hayatın her alanında devrim yapmak gerektiğini hep söylüyoruz. Ancak devrim kitlelerle yapılır. İktidar odaklarıyla birleşerek yapılan şeye devrim değil, karşı devrim diyoruz. Elbette sınıfsal bir devrimden değil, demokratik ulusal devrimin bir evresi olarak siyasî İslam'ın gücünü kıracak bir devrimden söz ediyoruz. Sonrasına bakarız."

***

Kısacası, Türkiye AKP/MHP ittifakı ile uçuruma doğru gidiyor. Millet ittifakının içinde de dış etkiler vardır. Fakat mevcut iktidar, fiili uygulamalarla milli kimlikle birlikte milli devleti ortadan kaldırmaya çalışıyor! Bunu milliyetçilik veya ulusalcılık adına savunmak nasıl mümkün olabilir?

Yazarın Diğer Yazıları