İsrail’in güvenliği ve Pakistan çocukları...
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde, Kongre üyelerinin, P5+1 ülkeleri ile yani BM’nin beş daimi üyesi ve Almanya ile İran arasında yapılan anlaşmayla ilgili sorularını cevaplandırırken, İsrail’in güvenliği konusunda garanti üzerine garanti verdi!
Kerry, anlaşmanın ABD’nin ve özellikle İsrail gibi müttefiklerinin ulusal güvenliğini zayıflatıp zayıflatmadığıyle ilgili sorulara cevaben “ABD’nin ve İsrail’in ulusal güvenliği bu anlaşmanın imzalandığı günün öncesindeki günden daha güçlü... Körfez ve Ortadoğu’nun çıkarları bu anlaşmanın öncesinden daha güçlü...” dedi.
Kerry, “İran, yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumlarını imha ediyor. Şimdi gizli yeraltı tesislerine ulaşabileceğiz. Bu imkâna sahip değildik. Bu büyük bir anlaşma. Şimdi Natanz’a girme imkânı var ve ne yaptıklarını bilebileceğiz” diyerek kongre üyelerini ikna etmeye çalıştı.
Soruların tekrarlanması üzerine Kerry, İsrail ile stratejik amaçlarının aynı olduğuna değinerek, İsrail’in güvenliği için verdikleri taahhütlerin sarsılmaz olduğunu kaydetti. Kerry, hiçbir ABD başkanının şu anki Başkan Barack Obama kadar İsrail’in güvenliği için çalışmadığını söyledi.
Burada şöyle bir soru sormak istiyorum:
-İsrail’in güvenliği, ABD’den başka hangi ülkeler için birinci sırada önem taşır?
İngiltere için denilebilir. Zira İsrail’i kurduran devlet İngiltere’dir...
-Peki, İsrail’in güvenliği başka hangi ülke için birinci sırada önem taşır?
***
2007 yılının Kasım ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, İsrail’in güvenliği ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkına sahip olmasının, Türkiye’nin Ortadoğu politikasının değişmez önceliklerinden olduğunu söylemişti!
Bu konuşmayla Türkiye, ilk defa Cumhurbaşkanı düzeyinde temel önceliklerinden birinin İsrail’in güvenliğini sağlamak olduğunu açıklamış oluyordu. O Abdullah Gül ki, “Dindar Cumhurbaşkanı” sloganı ile seçimi kazanan AKP’nin oylarıyla, fakat bizzat Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Gül, üçüncü turda seçilir” işaretiyle seçilmişti.
2005 yılında da Tayyip Erdoğan’a, ABD’ye yapacağı ziyaret için “Önce İsrail’i ziyaret et” dayatmasında bulunulmuştu.
Erdoğan, ancak bu ziyareti yaptıktan sonra Bush’tan randevu alabilmişti.
***
Bu arada, İran’ın anlaşmayla 30-40 milyar dolarlık rahatlama elde edeceğine yönelik haberleri yalanlayan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, bunun sadece 7 milyar dolar olacağını vurguladı. Kerry, petrol ve bankacılık alanındaki yaptırımlarda bu anlaşma sonrasında dahi bir azalmaya gidilmeyeceğini kaydederek, İran’ın anlaşma ile her ay, rahatlamayla kazandığından daha fazlasını kaybedeceğine işaret etti!
Buna karşılık. Bank of America Merrill Lynch Küresel Ekonomi Araştırma Eşbaşkanı Alberto Ades, “İran’ın nükleer konusunda büyük ekonomilerle yaptığı pazarlıkların bir sonuca bağlanması durumunda Ortadoğu’daki tansiyon düşer, İran eski pazara geri döner ve Türkiye bu işten en karlı çıkan ülke olur” dedi!
Sizce hangi değerlendirme doğru? İran kaybedecekse, Türkiye nasıl kârlı çıkacak?
***
ABD’li yardım kuruluşu The Caplow Children’s ise Ağa Han Üniversitesi Pediatrik Bölümü Başkanı Anita Zaidi’nin, Pakistan’da, Karaçi’nin varoşu olan Rehri Goth bölgesindeki çocuk ölümlerinin azaltılması projesine bir milyon dolar hibe vereceğini açıkladı! Yani ABD, bir taraftan Pakistan’da insansız hava araçları ile köyleri bombalayıp çocukları öldürüyor, diğer taraftan, Pakistanlı çocukları ölümden kurtarmak için hibe veriyor!
Dış politika böyle bir şey işte...