Ispanağı bozan orduyu da bozar!

İstanbul'da, ıspanaktan zehirlenenler oldu! Esenyurt'ta birçok kişi bulanık görme ve kas güçsüzlüğü şikâyetiyle hastanelerin acil servislerine başvurdu. Çanakkale'de de görülen ıspanak zehirlenmesine böcek ilacı kalıntılarının sebep olduğu sanıldı. Tarım müdürlüğü ise ıspanak arasındaki yabancı otların zehirlenmeye sebep olduğunu açıkladı!

***

Bu tür olayların sebebi, başıboşluktur, denetimsizliktir. Esas olarak devlet otoritesi ortadan kalkınca, herkes bildiğini okumaktadır. Sadece tarımda ve sağlık alanında değil başta eğitim olmak üzere her alanda alarm zilleri çalmakta, fakat hiçbir tedbir alınamamaktadır. Sonuçta büyük bir facia yaşanmadı ama bu tür olaylar devam edecektir, çünkü artık ülkede para kazanmak için her yolun mübah sayıldığı bir ahlâk bunalımı söz konusudur.

Bütün bu bozulmalar, dinin siyasal amaçlar için kullanılması ile başlamış, hastalık hayatın bütün alanlarına yayılmıştır. Partizanlıkla bütünleşen siyasal dincilik, bütün değerleri sıfırlamaya başlamıştır.

Cem Toker, "Hastane sahibi Sağlık Bakanının hastanelerini Sağlık Bakanlığının, otel sahibi Turizm Bakanının otellerini Turizm Bakanlığının, okul sahibi Eğitim Bakanının okullarını Eğitim Bakanlığının denetlediği şaka gibi ülke... Hatta şaka ötesi..." diyor… Gerçek bu!

***

Meselâ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sınıra giderek Barış Pınarı operasyonunun yönetildiği İleri Müşterek Harekât Merkezi'ni ziyaret ediyor.

Konuyla ilgili ajans haberlerinde, "Ziyarette AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de bulundu" deniliyor.

Bir askeri harekât yöneten merkezde, bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı ve sözcüsünün ne işi var? Bu durum, ıspanağın içine yabancı ot karışması gibi değil midir? Siyaset de orduyu zehirlemez mi?

Diğer siyasi partilerin genel başkan yardımcıları ve sözcüleri de aynı merkezi ziyaret etmek isterse ne olacak?

***

Tabii balık baştan kokar! Meclis'te usulsüz bir oylama ile kabul edilen Anayasa değişikliği paketi, yine usulsüz bir referandum ile kabul edilmiş sayıldı. Böylece "partili cumhurbaşkanlığı" anayasaya girdi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de şaibe bulaştı. Sonuçta Türkiye, siyasal İslâmcılıkla oy alan ama Müslümanlara değil Batı'ya hizmet eden bir zihniyetin eline geçti. Türkiye'de tarımın çökertilmesi, şeker fabrikalarının yarısının satılarak yok edilmesi, kalanlarının da satışı için hazırlık yapılması bu zihniyetin ürünüdür. Şeker fabrikalarının satışını, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson istemiş, bu istek emir telakki edilerek hemen yerine getirilmişti. Şimdi de ABD ne isterse yapılıyor! Çünkü Amerikalılar siyasi iktidarın açığını yakalamış, devamlı oradan vurmaktadır. ABD tarafı, her görüşmede şantaja başvurmakta, Erdoğan'ı mal varlığı araştırmasıyla tehdit ederken milleti de soykırım suçlamasıyla psikolojik olarak çökertmeye çalışmaktadır.

***

Osmanlı'nın 1912-1913'te yaşadığı Balkan bozgunu da böyle bir iklimin eseriydi. Orduya siyaset karışmış, ast-üst ilişkisi ve emir komuta zinciri bozulmuş, 250 bin asker savaşmadan Kırklareli'nden Çatalca'ya kadar kaçmıştır! Çünkü asker, komutanlara güvenmemiştir. İttihatçılar ile İtilafçılar arasında yaşanan tartışmalar, orduya sirayet etmiş, kendilerine "Halâskâr Zâbitân" diyen üçüncü bir subay grubu daha doğmuştur, Böylece üç başlı bir ordu meydana gelmiş ve ordu düşman karşısında savaş gücünü kaybetmiştir.

Bu sebeple, Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken, kışlaya siyaset sokulmaması için tedbirler almıştır. Buna rağmen, NATO sürecinde kışlaya Amerikan nüfuzu yayılmış, darbeler süreci böyle başlamıştır.

Ispanak bozulur mu? Bozuluyormuş işte. Ahlakın bozulduğu yerde, su da bozulur, hava da bozulur, siyaset de bozulur, ordu da bozulur!

Yazarın Diğer Yazıları