İsmet Paşa’nın “belge”sini gördünüz mü?
Tayyip Erdoğan, Lozan Barış Antlaşması’nın 90. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Kahraman ordumuzun ve aziz milletimizin milli mücadeleyle cephede yazdığı destanın masa başında tescili olan Lozan Barış Antlaşması, diplomatik bir zafer niteliği taşımaktadır” ifadelerini kullandı. Erdoğan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere anlaşmanın mimarı olan devlet adamlarını rahmet ve şükranla andığını bildirdi.
İlginç... Tayyip Erdoğan, Kadir Mısıroğlu’nun başlattığı “Lozan Zafer mi Hezimet mi?” geleneğinin çocuğudur. Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı zamanında, Birlik Vakfı’ndaki bir konferansta, Kadir Mısıroğlu, İsmet Paşa’nın etnik kökeni ve dini inançlarıyla ilgili bir iddia ortaya atınca, dinleyiciler arasında bulunan ve “Kuvayı Milliye Fatma” adıyla bilinen, her milli toplantıya ay-yıldızlı kalpağıyla katılan Fatma Ragıbe Kanıkuru duruma müdahale etmiş ve “Siz gördünüz mü?” diye seslenmişti. Mısıroğlu, sinirli bir şekilde, “Ne istiyorsunuz, belgesini mi?” diye sorunca, Kuvayı Milliye Fatma, “Evet belgesini istiyorum. Siz İsmet Paşa’nın şeyini, dininin belgesini gördünüz mü? Sünnetli miydi sünnetsiz miydi?” sorusunu açmıştı. Tayyip Bey de “Sus terbiyesiz...” diyerek korumalarına Kuvayı Milliye Fatma’yı dışarı atmaları işaretinde bulunmuştu. Fatma abla orada da Tayyip Erdoğan’a cevaben bir gürültü koparmış, hakareti misliyle iade etmişti. Kendisine de el sürememişlerdi. Tayyip Bey ile Fatma ablanın birbirlerine ne dediğini burada yazamam... Meraklısı, ayrıntısını Muhittin Nalbantoğlu’ndan öğrenebilir...
Kısacası, Tayyip Erdoğan, siyasi hayatı boyunca Lozan ile kurulmuş düzene karşı mücadele eden birisidir. Cumhuriyet kurucularına karşıdırlar. Hatta, “iki ayyaş” diye hitap ettiği kişilerin kim olduğunu da herkes anlamıştır. Kendisinin de bulunduğu bir toplantıda, hakaret edilen İsmet Paşa’yı değil, hakaret edeni savunan Tayyip Erdoğan, şimdi ne oldu da Lozan’ın mimarı olan devlet adamlarını rahmet ve şükranla anıyor... Rahmet, Müslümanlar için dilenir, değil mi?
***
Bir çelişki daha... 24 Temmuz Basın Bayramı, yani basından sansürün kaldırılışının 105. yıldönümü dolayısıyla da bir kutlama mesajı yayınladı ve Hükümet’in, Türkiye’de özgür bir basının oluşmasına çok önem verdiğini belirterek “Haber alma ve ifade özgürlüğünde çok önemli reformlar gerçekleştirdik ve ilerlemeler sağladık” dedi!
Basın kurum ve kuruluşlarının yüzde 90’ı yandaş haline getirildiği, onların da haber vermek gibi bir derdi bulunmadığı için Başbakan’ın tebriklerini kabul edenler çok olabilir. Ancak Tayyip Erdoğan’ın iktidarında, birkaç gür ses dışında ortada gazete ve gazeteci kalmadı. Artık yandaşlar, sadece bağlılıklarını bildiriyor. İleri gidenini de Tayyip Bey, danışman yapıyor! Tayyip Bey’i övmek serbest... Basın bu konuda özgür sadece! Yereni işten atıyorlar hemen!
***
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç ise “700, 800 kilometrelik sınırda her gün mermiler düşecek, bombalar patlayacak, ölenler olacak, yaralananlar olacak, sen iftar mesaisinde kafayı tencereye tavaya takacaksın. Tencere tava seslerinden rahatsız olacaksın, Suriye sınırında patlayan bombalardan, mermilerden rahatsız olmayacaksın” dedi.
Gerçekten Tayyip Bey, Türkiye’yi ne duruma getirdiğini görmüyor mu? Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de bölücüler, resmi geçit yapıyor, Türkiye bütün komşularıyla kavgalı; dış politika iflas etmiş durumda; Tayyip Erdoğan ise iftar sofralarından “Susturun şu tencere tava seslerini, şikayet edin, mahkemeye verin, herkes haddini bilsin” diye bağırıyor. İyi de milletin içinde velisi de var delisi de... Susmuyorlar!