İslâm'dan "öteki din" üretenler ve seçimler!
Seçimleri değerlendirirken, bazı partilerin arkasında dini görünümlü müthiş bir organizasyon olduğunu görüyor ve bir fotoğraf çeker gibi durumu halkın bilgisine sunuyorsunuz. Meselâ, AKP’nin kuruluşunda, ABD ve AB’nin fiili desteği dışında ülke içinde bir cemaatler konsorsiyumu kurulduğunu hatırlatıyorsunuz; birileri, “Ne mahzuru var, tarikat ve cemaatlerden ne rahatsızlığınız var?” diyerek sanki İslâm dininin sahibi kendileri imiş gibi bir tavır takınıyor.
Benim bu tespitlerle vurgulamak istediğim şudur: İkiyüzlülük, riyakârlık bir milleti millet olmaktan çıkarır. Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki siyasi emellerini, dini şemsiye altına girerek uygulamaya çalışanlar, bu ikiyüzlülüğü bıraksın, dertleri ne ise açık açık söylesin. Kendi siyasi düşüncelerini İslâm’ın emriymiş gibi topluma sunmasın!
* * *
Birileri, Kur’an’ı terk ederek kendi inandıkları kişinin kitabını kutsal kitap gibi kabul edecek, İslâmiyetin temeli olan “La ilahe illallah, Muhammedûn Resullullah”ın ikinci bölümünü telaffuz etmeyi yasaklayacak, kendi siyasi düşüncelerini Müslüman topluma kabul ettirmek için Vatikan ve Yahudi kuruluşları ile işbirliği yapacak sonra da bunları gündeme getirenlere, “İslâm düşmanı muamelesi”nde bulunacak!
Böyle Müslümanlık olur mu?
ABD ve Avrupa’nın güçlü devletlerinin istihbarat servislerinin kurduğu “sivil toplum” denilen kuruluşların fikirlerini bize demokrasi ve insan haklarının gereği gibi sunacaklar, biz de bunları sorgusuz sualsiz kabul edeceğiz, istedikleri budur.
Bu “güdümlü toplum” kuruluşları, cumhuriyetin temellerine ve Atatürk’ün şahsında Türklüğe saldırıyor, ulus devleti, üniter devleti yıkmaya çabalıyor; bunu dile getirdiğiniz zaman da “Ergenekoncu” diyorlar!
* * *
Peki neden böyle oluyor? Prof. Dr. Nadim Macit, Kur’an yerine kendi sözlerini, Hz. Peygamber yerine kutsadıkları kişilerin, “öteki din” ürettiğini anlatıyor; “Artık Kur’an, üzerinde düşünülen ve hayata anlam katan ilahi söz değil, siyasi güç ve ekonomik çıkar elde etmenin aracıdır. Evet! Öteki din, siyasi ve ekonomik hakimiyet kurma projesini gerçekleştirmek için üretilir ve yönetilir” diyor.
İlahiyat profesörü Macit devam ediyor:
* “Kur’an dilinde sahte dinin kökeni şirktir. Öteki din üretenler ve yönetenler din yoluyla hedef toplumların değerlerini tahrif edenlerdir. Bu sahte din anlayışı, emperyalist işgali meşrulaştırmak ve Müslüman’ın dinini Müslüman’ın aleyhine kullanmak için üretilmektedir. ’Dünya barışı için İsa Mesih’in etrafında toplanalım’ çağrısı yapmak, bilerek veya bilmeyerek bu düzeneğin sözcülüğüne soyunmaktır. Her nereden bakılırsa bakılsın bu çağrı, küresel güçlerin ürettiği tuzağın bir parçasıdır.
* Öteki din aldatma ve iftiradan beslenir, mayası iftira, yalan ve zulümdür. Farklı güç odaklarını kutsallaştırıp yüceltmek, sahte kutsal imajlar üretmek ve herkesi din üzerinden sorgulayarak kendisini kurtuluşun adresi olarak göstermek, peygamberlerin dahi ulaşmadığı bilgilere ulaştığını ileri sürmek, insanlar üzerinde tasarruf hakkına ve ehliyetine sahip olduğunu telkin etmek gibi.
* Din içinden din üretmenin değer bir boyutu, siyasi otoritelerin kendi politik oyunlarını ve hilelerini Kur’an ile meşrulaştırmaları, diğer bir deyişle Allah’ı alet etmeleridir. Siyasetini öteki oluşturmak üzerine inşa eden böyle bir anlayış iktidar olduğunda kendince dinsiz kafir ve fasık gördüğü muhalifleri sorgulama düzeninden geçirir. Artık bu, din olmaktan çıkar, insanlara haksızlık ve kötülük yapmak için üretilen sahte/öteki din olur!”