İnönü, Menderes ve demokrasi oylaması...
Milli Mücadelenin 100. yılındayız...
Atatürk'ün 1919 yılında Samsun'da yaktığı bağımsızlık ateşi hayal dahi edilemeyecek bugünkü modern Türkiye'nin de ilk adımıydı.
Atatürk'ün sağladığı özgürlük ve demokrasi ikliminden yararlanıp siyaset yapanlar, işgalden kurtarıp vatan yaptığı topraklarda para kazanıp anlı-şanlı iş dünyası örgütlenmeleri kuranlar, onun mirasına da en açık ihanetin içindeler.
***
Büyük Önder Atatürk, hiç ihtiyacı yokken, kimse ona dayatamazken demokrasiyi içine sindirmiş, düşman kapıya yanaştığında bile TBMM'yi açık tutup kararları meclisten geçirerek destansı mücadelesini sürdürmüştür.
Atatürk çok istemesine ve denemesine rağmen kurduğu Cumhuriyet'i dönemin koşulları nedeni ile modern demokrasiye geçirememişti. "Cumhuriyet'i demokrasi ile yüceltme" vasiyetini, cephelerde silah arkadaşı, devleti kurarken omuzdaşı olan İsmet İnönü başarmıştı.
İnönü, Atatürk'ün adımlarını attığı demokrasi yürüyüşünü 1950 seçimlerinde kendi inisiyatifi ile başlatmıştır.
Düşünün devletin tüm olanakları, tüm yetkileri elinde... Asker emrinde... "Demokrasi için şartlar uygun değil" diyerek, isteseydi Adnan Menderes ve Partisinin önünü kesebilirdi.
İkinci Dünya Savaşı'nın külleri sıcak... Dünya büyük bunalımın içinde... Kimsenin İsmet İnönü'den "demokrasi" beklentisi yok...
Ama ne yaptı?
Çankaya köşkünden elinde valizi ile yürüyerek çıktı... " Seçimi kaybettiniz, ne düşünüyorsunuz?" sorusuna;
"Çok partili hayata geçtik, benim en büyük yenilgim en büyük zaferimdir" diye yanıt verdi...
İnönü'nün büyüklüğüne bakar mısınız? Bugün "tek adam" diye itibarsızlaştırılmak istenen, despot, diktatör iftiraları atılan İnönü, canı pahasına savaşıp kurucusu olduğu Cumhuriyet'in yönetimini büyük bir olgunlukla devredebilmişti.
Kim, İnönü ve Atatürk'e dil uzatıyorsa, bilin ki emperyalizmin uşağıdır.
Kim, kurucu kahramanlarımıza iftira atıyorsa, Anadolu'ya düzenlenen son haçlı seferinin bugünkü işbirlikçileridir...
***
Cephelerde savaşırken bile TBMM'yi açık tutup kararları Meclis'ten geçiren bir kurucu iradeden, seçimlerde hile ile millet iradesini yok sayan gerici bir anlayışa savruldu Türkiye...
Hatırlayın; AKP, 7 Haziran 2015 seçiminde tek başına iktidarı kaybetmiş, koltuğu devretmemek için süreci zamana yaymış, sonrasında Devlet Bahçeli'nin imdada yetişmesi ile yeniden seçime gidilmiş ve 1 Kasım seçiminde, yani 5 ay sonra tek başına iktidar olmuştu.
İstanbul'da AKP 25 yıl sonra açıkça yenildiği halde, herkesin gözünün içine baka baka Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı seçim elinden alındı. Minare kılıfa uymadı ama dinleyen mi var?!
***
İsmet İnönü 27 yıllık tek parti iktidarını Adnan Menderes'e devretmişti ancak Menderes kısa zamanda ülkeyi tek adam gibi yönetmeye başlamıştı.
Menderes kendisini iktidara getiren demokrasi iklimini ortadan kaldırmıştı. İnönü'nün Meclis kürsüsünden Menderes'e söylediği söz büyük ders niteliğindedir;
"Biz tek adamlıktan çok partili sisteme Türkiye'yi geçirdik. Ancak siz çok partili sistemden tek adamlığa geçmek istiyorsunuz. Aramızdaki farkı bilelim..."
Biz bu farkı biliyoruz... Yani tek adamlıkla demokrasi farkını, hukuk devleti ile kabile devleti arasındaki farkı... Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı seçimin tüm kural ve hukuk ihlallerine rağmen yeniden kazanılması, Türkiye'nin demokrasi isteğinin de yansıması olacak...
23 Haziran'da İstanbullular, demokrasiyi oylayacak...
* (Menderes ile ilgili her yazdığımızda hazin ve hepimizi üzen sonu ile ilgili hatırlatma yapanlara not; Demokrasiye inananlar bu tip cezaların karşısındadır. )
ÇALINAN SEÇİM KOLAY KABUL EDİLDİ!
Çok hızlı olmadı mı?
Ekrem İmamoğlu'na yapılan büyük haksızlık çok çabuk kanıksandı!
Yapılan sanki normalmiş gibi!
Tamam, 23 Haziran'a hazırlanmalı ancak çalınan seçim de her fırsatta dile getirilip, kazanılmış hakkın geri verilmesi üzerinde durulmalı.
Muhalefet itirazlarında daha etkili olmak zorunda...
Aklın alamayacağı saçmalıkta İstanbul seçimi iptal edildi.
Üstelik vicdanları kanatan iptal kararı bile Anayasaya aykırı şekilde alınmış!
CHP PM üyesi hukukçu Haluk Pekşen "YSK'nın 11 üye ile karar alması Anayasaya aykırıdır" diyor ilk günden beri...
Nihayet kamuoyu bu gerçeği de fark etti...
Değerli hukukçular da aynı görüşte; YSK'da 7 asil ve 4 yedek üye var... 7 asil üye ile karar verilir. Kanun açık.
"Sonuç değişmez" diyerek itiraz etmemek olmaz... Türkiye hukuk devleti ve her hukuksuzluk sonuna kadar takip edilmelidir.
Yetmez;
AKP'nin daha önce kazanmış olduğu iki seçime de; hem referanduma hem de genel seçime itiraz edilmelidir...
"Hileli sandık başkanları" o seçimlerde de görev yaptılar!