İngiliz işgaline razı Müslüman veya mankurt!
Cengiz Aytmatov’un ölümü sebebiyle “Atatürk’ü sevmiyorum, Humeyni’yi seviyorum. İngiliz işgali olsaydı daha iyiydi” diyen kadının sözleri üzerinde dün duramadım. Aslında o kadın, Cengiz Aytmatov’un mankurt tiplemesinin bir örneğiydi.
Örneğiydi diyorum, çünkü toplumumuzda bu tiplerin sayısı ve oranı az değildir.
Aytmatov’un mankurt tiplemesini yazdığı roman Cem Yayınevi’nce, “Gün Uzar Yüzyıl Olur” , Ötüken Yayınevi’nce “Gün Olur Asra Bedel” adıyla Türkçe’ye çevrildi. Sovyet döneminde romana konulamayan bir bölüm de, Ötüken Yayınevi’nce “Cengiz Han’a Küsen Bulut” adıyla çevrildi.
Konuyu Hüseyin Özbek’in “Bilinç kaybı ya da mankurtlaşmak” başlıklı makalesinden özetleyelim:
“Çok eski dönemlerde Kırgızların ve diğer Türk boylarının komşusu olan Juan Juanlar tutsak aldıkları savaş esirlerinin saçlarını usturayla kazıdıktan sonra kafalarına yaş deve derisinden bir başlık geçirip çöle salarlar. Çöl sıcağında geçen süre içinde kuruyan deve derisi tutsağın kafasını mengene misali sıkar.
Korkunç acılar verir. Saçlar kuruyan deve derisinden başlığın etkisiyle kafatasına doğru gelişir. Tutsakların bir çoğu korkunç acılara ve kızgın çöle dayanamaz, ölürler. Yaşayanlar ise bilinçlerini kaybederler. Hafızaları sıfırlanır silinir. Geçmişlerini, ailesini, obasını ulusal köklerini unutur, benliklerini kaybederler. Bu, kafası boş, bedenleri sağlam tutsaklar efendilerine köle itaatiyle bağlanırlar. En ağır işlerde çalıştırılırlar. Deve çobanı olurlar. Onlar artık birer Mankurt olmuştur.
Kırgızlar arasında bir ermiş olarak kabul edilen Nayman Ana, eski çağlarda oğlu tutsak düşen, Mankurtlaşan bir kadındır. Nayman Ana, uzun bir arayıştan sonra tutsak oğlunun izini bulur. Çölde ona geçmişini hatırlatmaya çalışır. Ana sıcaklığını kullanarak kendine gelmesi için çabalar. Ne yapsa boşunadır. Çünkü Mankurtluğun dönüşü mümkün değildir. Mankurt oğlu sonunda anasını oklar, öldürür.
Nayman Ana’nın defnedildiği yer tüm Kırgızlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir. Efsanesi de kuşaktan kuşağa günümüze ulaşır.”
***
Özbek, burada diyor ki, “Ulusundan, milli köklerinden, Türklük ekseninden uzaklaşan, Mankurtlaşan Türk Solunun trajedisini hep birlikte acı ile seyrediyoruz. Mangalda köz, mecliste söz bırakmayan; ABD’ye, zamanın AET’sine, 6. Filo’ya karşı çıkanlardan bazılarının devrimci geçmişlerine kalın bir çizik atıp, fonlu sivil toplumculuğa geçişle birlikte nasıl AB ve ABD yardakçılarına dönüştüğünü ibretle izliyoruz.”
Ya Türk sağı?
Vatan ve millet bilinci olmayan, tıpkı Milli Mücadele sırasındaki mandacılar gibi İngiliz ve Amerikan işgaline razı ama Türk hakimiyetinden rahatsız insanlar, siyasette güç kazandıklarını hissettikleri an gerçek tutumlarını takınıyor.
Üzücü olan, Türk Milleti’nin bunları Müslüman zannederek peşlerinden gitmeleridir.
İngiliz ve Amerikan işgalinin özellikle Iraklı kadınlar açısından Irak’ta neye malolduğunu bütün dünya görüyor. Üzerlerinden tabur tabur geçtiler!
Bunu görmemek için gerçekten mankurt olmak gerekir. Fakat ne yazık ki, mankurtlaşmaya sebep olanlar veya mankurt yetiştirenler, basın-yayın dünyasında etkili olan sözde Müslüman aydınlar ve siyaset adamlarıdır.
***
Lise çağlarında, orta birinci sınıf öğrencisi olan parasız yatılı öğrencilere Atatürk’ü kötüleyen bir öğretmenle karşılaşmıştım. Kendisini uyarmış ve faaliyetini önlemiştim. Fakat sonradan gördüm ki, Atatürk aleyhinde çalışan bir iki kişi değil, geniş bir kadrodur. Üstelik devletin üniversitelerinde yetişmişlerdir.
Mankurt yetiştiren bir devlet!
Demek ki devlet dediğimiz organizasyon; çoktandır Türk’ün elinde değildir ki bu ihanetler mümkün olabiliyor!