İnadı kıralım, gerçeğe dönelim
Hükümet çözüm sürecinde ısrar ettikçe, olanları provokasyon olarak nitelendirdikçe, sonuna kadar gideceğiz dedikçe, bölücüler bu durumu amaçlarına ulaşmakta fırsat olarak görmekte, eylem stratejilerini buna göre düzenlemektedirler.
Yönetimin, gittikçe artan bölücü siyaset ve terör faaliyetlerini değerlendiremeyerek çözüm sürecinde ısrar etmesi anlaşılamamaktadır. Bu durum, “üst akıl” olarak da isimlendirilen bazı dış güçlerin, kendi çıkarları doğrultusunda yaptığı önerilere göre hareket edildiği algısını güçlendirmektedir.
Bölgede cereyan eden oyun, genişletilmiş bağımsız bir Kürdistan kurma projesidir. Suriye yönetiminin kontrolü kaybetmesinden sonra oluşturulan Kürt kantonel bölgelerinin varlığının devam ettirilmesi, bütünlüğünün sağlanması, bilahare Irak ‘ın kuzeyindeki yapıyla entegre edilerek Kürt bölgesinin genişletilmesi söz konusudur.
Türkiye ‘de, çözüm sürecinin sonucunda ortaya çıkacak, ancak açıkça ifade etmekten kaçınılan özerk bir yönetim yapısının da buna eklenmesiyle, genişletilmiş bağımsız Kürdistan ‘ın gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır. Bu oyun içinde ABD ‘nin, PYD ve PKK konusundaki tutumu da, “üst akıl” olarak tarif edilen ülkenin kimliği konusunda bir fikir vermesi açısından önem arz etmektedir.
***
Büyük Kürdistan projesi, Türkiye ‘nin de bölünme projesidir. Bu kapsamda yürütülen çözüm süreci de, dışarıdan empoze edilen, “analar ağlamasın” aldatmacasıyla “ver kurtul” a kadar gidecek bir sürecin adıdır. Bunun gerçekleşmesi için bölücü Kürt siyasetçilerinin ve bölücü Kürt örgütlerinin tümü iş birliği içindedir. Üst akıl da bunu yönetmektedir. Yönetim ise olanları sabotaj olarak nitelendirecek kadar anlaşılmaz bir tutum içindedir.
Yetkililer, artan tepkileri hafifletmek için sürekli konuşarak algı operasyonu yapmakta, toplumum gazını almaya çalışmaktadır. Bu sefer de çıkmaza girerek dün söyleneni bugün inkâr etmektedirler. Hatta “Biz çözüm sürecine mecbur ve mahkûm değiliz” derken, aynı konuşmanın içinde “masadan kalkan biz olmayacağız, sonuna kadar gideceğiz” diyerek çelişkiye düşmektedirler. Bu durum güvensizlik yaratmakta, bıkkınlık vermektedir.
Eylem ve saldırılar, terör örgütünün siyasi muhatap alınarak onunla müzakere yapılmasının yanlışlığını açık olarak göstermektedir. Hükümet yetkilisinin, çözüm sürecinde esas muhatabın bölge halkı olduğunu ifade etmesi de, görüşmelerin İmralı ‘daki bölücübaşıyla yapılması nedeniyle, bu şahsın bölge halkının temsilcisi olarak kabul edildiği anlamını taşıdığından, düşündürücüdür.
***
Terörle mücadele, çözüm sürecini olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle, iktidar tarafından durdurulmuştur. TSK, bölgede sağladığı alan kontrolünden alıkonmuştur. PKK, bölgede hâkim olduğunu gösteren eylemlerini sürdürmektedir. Suriye ‘nin kuzeyindeki yapıyı örnek alarak, kantonel mahalleler, sözde kurtarılmış/özerk bölgeler ilan etmekte ve bunun propagandasını yapmaktadır. Karışıklık çıkararak halk ayaklanması planlamaları yaptığı anlaşılmaktadır.
PKK yandaşlarının peşmergeleri karşılamasındaki manzara dehşet vericidir. Bir tarafta Cumhuriyet kutlanırken, diğer tarafta Kürt askerinin geçişi kutlanmaktadır. Bu durum gelinen aşamanın açıkça ifadesidir. Eylemlerin tırmanma sebebinin, çözüm süreciyle elde edilmek istenilenlerin hızlandırılması, olmadığı takdirde terörle ve teröristlerin kışkırtmasıyla halkı ayaklandırarak hedefe ulaşılması olduğu düşünülmektedir.
Gösteriler, saldırılar, adam kaçırmalar, yakıp yıkmalar, güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve toplu ayaklanma provaları, hâlâ adli olaylar kapsamında mütalaa edilmektedir. Toplu bir ayaklanma karşısında, uluslararası konjonktürden de cesaret alarak, güvenlik güçlerinin kendilerine müdahalede bulunamayacağı düşüncesiyle her türlü eyleme başvurmaları beklenebilir. Olaylar cereyan ettikten sonra hukuki prosedür, asayişin sağlanması hususunda yetersiz kalabilir.
Bu nedenle terörle müzakereden mücadeleye geçmenin, inandırıcı olmayan çözüm sürecini sonlandırmanın, dış güçlerin telkin ve baskılarını kırmanın, bölge politikalarını ideolojik düşüncelerden uzak, sadece Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ‘nin menfaatleri doğrultusunda yeniden düzenlemenin zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Türk Milletinin ve yöneticilerin takdirine sunulur.
Cumhuriyetin 91. yıldönümünde, bize bu cumhuriyeti armağan eden başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu uğurda şehit olmuş, can vermiş, gazi olmuş tüm kahramanlarımızı minnet ve şükranla anıyoruz. İyi ki o zaman birileri “analar ağlamasın” dememişler.