İktidar, neden yalanlayamadı?

Yargıtay''ın, Canan Kaftancıoğlu hakkındaki mahkûmiyet ve siyasi yasak kararını onaylamasından hemen sonra, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bütün milletvekillerini İstanbul''a çağırdı ve iktidara sert tepki gösterdi, ardından da SADAT adlı şirketin Beylikdüzü''ndeki binasının önüne giderek "Önünde bulunduğumuz SADAT paramiliter bir kuruluştur... Burası terörist yetiştiren bir kurumdur. Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliğini sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu burasıdır ve Saray''dır" dedi.

Buna karşılık SADAT''tan yapılan açıklamada "SADAT, Türk Ticaret Kanunu''na tabi olarak faaliyetini sürdüren ticari bir şirkettir. SADAT ne bir paramiliter ordudur ne de milis gücü yetiştirir. SADAT''ın yaklaşan genel seçimlerle ilişkilendirilmesi ise seçim güvenliğine gölge düşürme gayretinden ibarettir. Hukuki süreç başlatacağız" denildi.

***

AKP ise seçimlere bir yıl kala, "Dezenformasyon ve Yalan Haberle Mücadele" yasası hazırladı. Teklifin ilk taslağında bir haberin yalan olup olmadığına, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bünyesinde kurulacak yeni bir birimin karar vermesi öngörülüyordu. Sonra, bundan vazgeçildi ve kararı mahkemelerin vermesi görüşü benimsendi.

Aslında bu yasa teklifi de yaklaşan seçimlerle ilgili.

Burada akla şu soru geliyor: Kılıçdaroğlu, neden aniden SADAT''ın önüne gitti ve seçim güvenliğinin sarsılması ihtimalinden bahsetti?

Gerçi bu konuda Sedat Peker''in açıklamaları var. Peker, "SADAT dosyası, diğer dosyaların hepsinden çok daha önemli. Çünkü ülke için planlanan en karanlık işlerin uygulayıcısı olmuş ve olacak kişiler bu yapının içinde yer almaktadır. Eğer gerekli gündemi oluşturursanız gözüne far tutulmuş tavşan gibi etkisiz hale gelmelerini sağlayabilirsiniz. Kamuoyunun önünde devamlı tartışılan hiçbir yapı faili meçhul cinayet ya da kaos çıkarmak gibi bir şeye cesaret edemez." demişti.

Şimdi Kılıçdaroğlu, SADAT''ı kamuoyunun gündemine getirerek etkisiz kılmaya çalıştığına göre önümüzdeki günler ve hatta aylar için çok ciddi bir istihbarat almış olmalı... Yoksa ne diye aniden SADAT''ın önüne giderek uyarıda bulunsun?

***

Diğer taraftan, yargıdaki siyasi kadrolaşma, bir haberin yalan olup olmadığına görevli mahkemenin karar verecek olmasını da önemsiz kılıyor. Yani bu bir teminat değil!

AKP, bugüne kadar pek çok haberi yalanlamıştır. Man Adası''ndaki hesap haberlerini de yalanlamışlardı. Hatta bu konuda Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine mahkemeden tazminat üstüne tazminat kararları da verildi... Peki ama kara para aklama merkezi olan Man Adası''nda, bir sterlinlik hesaplar ne için açılmıştı? Mahkemeler bunu sordu mu?

Burada doğru haber nedir?

Daha vahim bir örnek var. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2009 yılında, iktidarın PKK ile gizli görüşmeler yaptığını iddia etmişti. Başbakan Tayyip Erdoğan bu açıklamayı ağır sözlerle yalanlamış hatta "şerefsizlik" demişti. Sonra, PKK ile yapılan gizli görüşmelerin tutanakları basına sızdırıldı. Erdoğan, "Ben görüşmedim, devlet görüştü" dedi! Bahçeli de hakaretleri iade ettiğini söyledi

Bu olayda, gizli görüşmeler basına sızdırılmadan önce mahkemeler haberin doğru olup olmadığına, karar verebilir miydi? Verirdi ama "yalan haberdir" derlerdi... Çünkü haber o zaman için inanılır gibi değildi... Bahçeli''nin açıklamasından başka bir delil de yoktu...

***

Toparlayalım... Önümüzdeki aylar için çok ciddi güvenlik uyarıları yapılıyor. Böyle bir dönemde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''nun SADAT''ın önünde seçimin güvenliğini sarsacak eylemlere karşı ön almaya çalışması, iktidarın bu girişime sessiz kalması, "yalandır" bile diyememesi yeteri kadar aydınlatıcıdır!

Yazarın Diğer Yazıları