İktidar neden paniğe kapıldı
Önce Erdoğan, "çadır yok" diyenlere ağır hakaretler etti. Oysa ilgili kurumların elinde yeterli çadır stoku bulunmuyordu. Çadır ihtiyacının da ancak yüzde 15''i karşılanabilmişti...
2011 yılında yaptırılan 1.5 milyon çadır ise ortada yok! Tabii bunların büyük kısmı Suriyeliler için kullanıldı. Yemen''de bile Kızılay çadırlarına rastlandı...
Kızılay''ın yan şirketinin, yardım kuruluşlarına çadır ve konserve satması ise tepkiyi büyüttü.
Erdoğan, yıkılan şehirlerin yeniden yapılması için de halktan bir yıl süre istedi. İyi düşünülmemiş bir çıkıştı bu. Bir iktidarın halktan süre istemesi, ya seçim ya da referandum yoluyla olur. Ortada referandumu gerektirecek bir durum yok. Seçimler ise en geç Haziran ayında yapılacak. Birkaç ay sonra halktan beş yıl daha istemek varken neden sadece bir yıl isteniyor? Seçimsiz bir yıl mı kast ediliyor yoksa?
***
Bu arada bütün yurtta üniversiteler kapatıldı, uzaktan eğitim yapılacağı açıklandı. Uzaktan eğitimde saatlerce süren dersleri, İnternet''ten takip etmek gerekir. Bu da günde 4-5 cgb harcamak demektir. Ayda 150 cgb İnternet, şimdilik 300 liradır. Tabii İnternet bağlantısı kurulabiliyorsa...
Gerçi baba evinde oturup, dersleri İnternet''ten takip etmek daha ucuza gelebilir ama öğrencilerin tuttuğu kiralık evler ne olacak? Boşaltacaklar mı? Boşaltırlarsa eşyaları ne yapacaklar? Bir daha aynı fiyata ev ve eşya bulabilecekler mi?
Kaldı ki üniversitelerin kapatılması, öğretim kalitesi açısından doğru bir karar değildir.
Diğer taraftan üniversite demek aynı zamanda öğrencilerin bulunduğu şehirlerde ekonominin ve sosyal hayatın canlı tutulması demektir. 11 ili deprem vurdu zaten... Bu şartlarda bütün ülkenin ekonomik ve sosyal çarklarını durdurmak hangi akla hizmet eder?
"Depremzedelerin otellerde barındırılması, turizmi engeller" denildi; üniversite öğretimi engellendi! Peki öğrenci yurtları yerine yazlıkların depremzedelere açılması düşünülemez miydi? Olağanüstü şartlarda olağanüstü önlemler alınabilir...
***
Derken önce Fenerbahçe-Konyaspor sonra da Beşiktaş-Antalyaspor maçında tribünlerden "Hükümet istifa" sloganları yükseldi...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Twitter hesabından takımlara tepki göstererek, maçların "seyircisiz ya da gerekli tedbirler alınarak" oynanmasını istedi, Beşiktaş üyeliğinden de istifa etti.
Bahçeli, "sporun kirli siyasete alet edilmesini şiddetle kınadığını" belirterek "Türk futbolunu zillet ve rezalete mahkûm etmek isteyenlere göz yummak, alttan almak, sessiz durmak, geldiğimiz bu aşamada mümkün değildir." diye yazdı...
Bu mesajlardan sonra bazı kulüp başkanları, hükümete destek niteliğinde açıklamalar yapmaya zorlandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da "Siz bunları yaparken başkaları da siyaset inşa etmeye çalışıyor. ''Buradan acaba bir karmaşıklık oluşturabilir miyim?'' diyenler olabilir. Yani burada bizim bu deprem meselesine gömüldüğümüzü zannedenler, güvenlik meselesinde kalkanlarımızı kaldırmayacağımızı zannetmesinler. Mesaimizi bölmek isterlerse böleriz, hodri meydan. Türkiye''nin güvenliğiyle ilgili hiç kimse bilek güreşine girmesin. Tavsiyem odur." diye açıklama yaptı...
***
Anlaşılıyor ki tribünlerden yükselen "Hükümet istifa" sesleri, güvenlik meselesi olarak görülüyor! Üniversiteler de bunun için mi kapatıldı yoksa? Güvenlik için mi? Üniversite gençliği toplu halde bulunmasın mı istendi?
İktidarın aldığı yanlış kararlar ve gösterdiği orantısız tepkiler, panik işaretidir. Oysa stadyumlardan dalga dalga yayılmasından endişe ettikleri "istifa" çağrılarına, tehditle cevap vermek, iktidar açısından da çözüm değildir! Sağduyu ile hareket etmek, bu çağrıları, olgunlukla karşılamak, gerekmez mi?