İHA'lar hırsızları da tespit ediyor mu?
Hani Vizontele filminde, beldeye ilk televizyonu getiren belediye başkanı, "Zeki Müren'i radyodan dinliyordunuz, şimdi hem dinleyecek hem de göreceksiniz" diyordu da vatandaş "Zeki Müren de bizi görecek mi?" diye soruyordu ya benim aklıma da İHA'lar takıldı!
Kötü müttefik veya kötü komşu, insanı İHA sahibi yaparmış! İsrail'in verdiği İHA'ler işe yaramayınca, Türkiye kendi İHA'sını kendisi üretti.
Son olarak Türkiye, 700 kilogram yük taşıyabilecek, keşif, gözetleme, taarruz görevlerini yerine getirebilecek ve ilk uçuşta, otomatik iniş-kalkış özelliğini kullanarak havada 4 saat 20 dakika kalabilen ANKA-Aksungur aracını yaptı.
İHA, insansız hava aracı demek. SİHA deyince de silahlısı kastediliyor. Türkiye, terörle mücadelede bu araçlarla büyük mesafe aldı. İHA'lar, teröristin yerini tespit ediyor, silâhlı ise yerden kumanda edilerek hedefi vuruyor, değilse koordinatlara göre bombalama yapılıyor. Böylece zayiat oranı da azalıyor.
***
Merak ettiğim konu şu:
Madem ki, İHA'lar teröristi görüyor ve vuruyor veya vurduruyor; yolsuzluk veya hırsızlık yapanları da havadan tespit edemez mi?
Diyeceksiniz ki, İHA, karmaşık yolsuzluk dosyalarına nasıl girsin de suçun ayrıntılarını, delillerini tespit etsin?
İyi de mevcut hukuk sistemi, bu sorunu çözemiyor! Yolsuzluk dosyalarını bir kenara bırakın, Giresun Eynesil'de, 11 yaşındaki kızını ezip kaçan kişinin peşine düşen baba, resmen değilse bile fiilen gözaltına alınabiliyor! Sistem doğrudan doğruya "ezen"den yana çalışıyor." Sistemin gözü kör! Antalya'da bir cinsel tacizci, tutuksuz yargılanabiliyor! Bu durumda sistem, kimden yana oluyor?
***
Bu sebeple diyorum ki, yolsuzlukları; hırsızlıkları, cinsel tacizleri araştırma ve faillerini tespit etme işini de İHA'lara bırakalım! Öyle bir program yükleyelim ki, hırsızı, hazineyi soyanı, tecavüzcüyü, kimse koruyamasın!
Tabii, "bu mümkün değil" diyeceksiniz; "bilgisayarlar; doğruyu yanlışı tespit ederek adalet dağıtamaz…"
Peki öyleyse, insanlar tespit etsin! Hukuk sistemi tespit etsin! O da edemiyor değil mi? Çünkü yargı sistemi cemaatlerin veya ideolojik grupların elinde kaldı. Bunlar, robotu oldukları grubun, cemaatin veya partinin çıkarlarını koruyor.
Yani onlar da tıpkı bilgisayarlar gibi programlanmış veya formatlanmış! Programın dışına çıkması mümkün değil. Bu durumda, geliştirilecek bir adalet programının yükleneceği bilgisayarların, "robot insan"lardan daha adil olacağı kesin!
***
Bir de İslâm adına hareket ettiğini söyleyip de hırsızlık, yolsuzluk yapanlar veya yatılı Kur'an kursuna giden çocukları taciz edenler var!
Bunların beynindeki hard diskte ve ana kartta, adalete dair kayıt yok. İslam'ı da umursadıkları yok. Gerçekte bunların beyninde ve kalbinde İslam da yok, insanlık da yok!
Gerçi bugün Türkiye'de çalmak esastır, doğruluk değil! Önemli bir kamu görevindeyseniz ve çalmıyorsanız, başınız derde girer. Hırsızlar sizden korkar ve bir iftira ile ayağınızı kaydırırlar. Yerinizi korumak istiyorsanız çalanlara, rüşvet alanlara göz yummak zorundasınız.
***
Kendi gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, bırakın milli eğitimi, bu ülkede ailede verilen eğitim de büyük ölçüde adalet rayından çıkmıştır. Çocuklara, artık yalan söylememek, dürüst olmak öğretilmiyor. Çocuklara verilen eğitim, başka çocukların hakkına nasıl el koyabileceği yolundadır!
Böyle bir toplumun başı hiçbir zaman dertten kurtulmaz. Hırsızın, yolsuzun lehine fetva bile verilebilen bir ülke haline geldi Türkiye!
Yine de adalet arayan toplum, hırsızları baş tacı etmez, etmemelidir!
Adalet ise kendini bile kayırmamakla başlar!