İdama giderken veda mektupları
12 Eylül darbesinin ardından hukuken çok tartışmalı mahkeme kararlarıyla birçok genç idam edildi.
O gençler darağacına gitmeden az önce ailelerine veda mektupları yazmışlardı.
İşte o mektuplardan birkaç örnek:
Mustafa Pehlivanoğlu: Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin.
Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz.
Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verildiyse idam edenler Allah'tan bulsunlar.
Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizlerle helalleşmek isterdim fakat olmadı. Hakkım varsa hepinize helal olsun, siz de helal edin.
Son olarak, abime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.
...
Kadir Tandoğan: Sevgili aileme, anneme, Mediha Ablama, Nuriye Ablama, kardeşim Meliha, yeğenim Servet ve enişteme;
İnanın bu yaşımda öldüğüme değil, sizleri arkada, gözü yaşlı bıraktığıma üzülüyorum. Kolay değil, benimki bir anlık şey. Ya sizler? Ömür boyu içinizde bir burukluk, bir acı duyacaksınız.
Kolay değil, biliyorum. Beni düşünürken dünyada tek oğlunuz Kadirinizi yitirmiş bir kişi olarak değil, sadece binlerce kişiden biri olarak düşünmenizi isterim. Ölmek de doğmak gibi doğal bir olaydır. İnsan ölenlere değil yaşayanlara sarılmalıdır.
Bu mektup elinize geçtiğinde ben ölmüş olacağım, üzgün değilim.
Mektubum baştan sona hüzün dolu. Ama bu şartlar altında yazmak için aklıma hiçbir şey gelmiyor.
Mektubu uzun tutmayacağım. Hem yazacak fazla bir şey bulamıyorum hem de fazla hüzün ve ayrılık kelimeleri iyi olmasa gerek. Bütün arkadaşlara, komşulara, akrabalara selam ederim.
Her zaman sizi canı kadar seven Kadir.
...
Veysel Güney: Değerli babacığım ve tüm dostlarım,
Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum.
Ölüme seve seve gidiyorum. Bir namussuzluk ve bir şerefsizlik yapmadım. Onun için hiç üzülmeniz gerekmez. Benim binlerce annem babam olduğu gibi sizin de binlerce oğlunuz var.
Size bir dörtlük şiir yazıyorum.
Mezarımı yol kenarına kazın/Üzerine devrim şehidi yazın/Başına yumruklu yıldız kazın/Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşça kalın…
...
Edal Eren: Sevgili annem, babam ve kardeşlerim; sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız da olmadı.
Cezaevinde insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildi. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm.
Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum.
Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz.
Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim. Devrimci selamlar.
Oğlunuz Erdal.