Hocam, aranızda hukukçu var mıydı?
Hani yeni yıldan beklentilere cevap verilirken kullanılan klişe kelimeler vardır ya 'sağlık, mutluluk, para, kariyer' gibi...
Oysa bizim beklentilerimiz farklı... Meselâ Hukuk Fakültesi dekan ve hocaları olsa... Ülkede anayasa değişirken veya son derece tartışmalı KHK geçerken sessizliğe bürünmeyen... Rousseau gibi "Yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hâkimdir" diyebilen...
Hakikati dillendiren ve kimden gelirse gelsin yanlış karşısında bilimin, hukukun ve hür düşüncenin sesi olan... Korkmadan, cesaretle tartışmaya girebilen... Karşı çıkılması gerekiyorsa karşı çıkan, yoksa savunma delikanlılığını gösteren ama asla 'ölü taklidi' yapmayan...
Dünyada üniversitelerin itibarının öğrenci sayısının çokluğuyla, mimarisiyle, hocalara verdiği maaşla, giydikleri cüppenin kalitesiyle, döner sermayesiyle, rektör veya dekanların odalarının genişliğiyle, binaların yüksekliğiyle değil, ürettiği bilimle ölçüldüğünü bilen...
***
İlahiyat Fakültesi dekan ve hocaları olsa... Türkiye'de 'dindar' imajının aldığı darbelerin, onların özlük haklarından, ek ders ücretlerinden, yurt dışı seyahatlerinden daha önemli olduğunu kabul eden...
Vakıf, dernek, cemaat vs. adı altında icra edilen cehaletin 'din' diye sunulmasını reddeden... 'Merdiven altı din'in din olmadığını korkmadan ortaya koyan... İmam-ı Âzam gibi, 'Allah'ın rızası'nı 'muktedirlerin rızası'na tercih eden ve bu uğurda bedeller ödemeyi göze alan...
Misyonunun kötülüğe cevaz vermek ve muktedirlerin her türlü uygulamasını onaylamak değil, 'onlardan büyük olan'ı hatırlatmak olduğunu bilen... Yolsuzluğun yolunu yapmayan, adaletsizliğe gözlerini kapamayan... Gerçek ulemalığı ümeraya feda etmeyen...
***
Daha çok gazeteci, yazar ve aydın olsa... Yandaş, candaş ve kandaş diye sıralanmayan... Ne konuşacağına ve ne yazacağına kendisi karar veren... Herhangi bir konuda talimat gelene kadar beynini tatile göndermeyen...
Kafadan bacaklılara, sürüngenlere, terliksilere benzemeyen... Gerçekten bir omurgası olan... Tepede rüzgâr değişince, 24 saat içinde yazdığının tersini yazmak zorunda kaldığında en azından yüzü kızaran... Milleti geçtik, çoluğunu çocuğunu gördüğünde zerre kadar da olsa mahcubiyet taşıyan...
***
Tabii bir de siyasetçilerimiz artsa; Scarface filmindeki "Daima doğruyu söylerim, yalan söylerken bile" repliği felsefe hâline getirmemiş olan...
Sözünü tutan, tutamadığında özür dileyen ve gereğini yapan... Başarıyı tek başına üstlenme kurnazlığı göstermeyen, başarısızlığı başkasına fatura etmeyen, düşmana bağlamayan, gerekirse istifayı erdem bilen... Kendi istikbalini her şeyin üzerinde görmeyen...
***
Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde iki aile arasında çıkan çatışmada 4 kişi ölmüş 9 kişi yaralanmıştı... Jandarma ekipleri suç aletlerini bulmak için evlere baskınlar düzenlemişti... Basılan evin birinde, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait 103 parça eser bulunmuştu... Aralarında çift başlı kartal, Osmanlı tuğralı altın para, heykelcik, bakır ve gümüş takı ile çok sayıda sikke vardı...
Tarihî eserlerle ilgili jandarmanın sorgusunda kadın şüphelinin cevabı da en az o eserler kadar tarihîydi: "Bana bunları düğünümde taktılar!.."
***
Romen Diyojen'in yoğun işleri dolayısıyla katılamadığı ama elçiyle beşi bir yerde gönderdiği, Kılıç Arslan'ın düğüne bizzat katılarak sikke taktığı, Orhan Gazi'nin gümüş ayna hediye ettiği kişi olabilmek elbette önemli!..
İnsanlar yeni yılda piyangolarının tutmasını beklerken, biz de bu piyangonun tutmasını bekliyoruz: "Bana bunları düğünümde taktılar" diyen kadından daha ciddi, daha inandırıcı, daha saygın, daha itibarlı hukukçular, ilahiyatçılar, gazeteciler ve siyasetçiler...