Hızlandırılmış gömlek değiştirme kursu
İktidar partisinin Atatürkçülük atağını anlayışla karşılamak, onu 'kalbi Atatürkçülüğe ısındırılmak istenenler'den sayıp destek olmak gerekiyor…
Meselâ ben bu konuda sosyal sorumluluk sahibi birisi olarak naçizane bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum… Çünkü 'siyasî münafıklar' boş durmayacaklar ve bu 'samimî yöneliş'le ilgili kafa yapmaya çalışacaklar… O yüzden imaj da önemli, içerik de…
***
Bakınız, rüzgârı bile yetti… Bank Asya şişkini 'yazarcık'ın hâlini gördünüz… Atatürk'ü babası gibi sevdiğini söyledi… Biraz daha bastırılsa Atatürk'ün öz babası olduğunu, DNA testi istediğini bile söyleyebilecek tıynette!.. İş Bankası'ndan ve Atatürk Orman Çiftliği'nden pay istemediği için şimdilik kârdayız!..
Daha dün 'Andımız'ın kaldırılmasını savunan conta yakmış profesörle sunucu yamağı, televizyonda İzmir Marşı söyleyebiliyorlar!.. Sonradan görmenin hâli bir başka oluyor!.. Bunlar şimdi başkalarını da beğenmezler!..
Olan kıdemli Atatürkçülere oldu… Şimdi bu nevzuhurlar, dün 'çakarken' kullandıkları 'Tekirdağ rakısı' ve 'leblebi' eşliğinde eskilere tur bindirirlerse kimse şaşırmasın!..
***
İmaj önemli… O yüzden yapılacak çok iş var… Meclis'teki bir grup toplantısını Kadir Mısıroğlu açsa meselâ… O kadife sesiyle 'Sobalarında kuru da meşe yanıyor efem'i söylese… Sonra araya Şevki Yılmaz girip, sırf Atatürk çok seviyordu diye kabak kemanesiyle 'beyati taksim'i icra etse… Ardından da yine fesli üstat 'Yanık Ömer' ve 'Mehrali Bey Ağıtı'nı seslendirse… Finalde ise bütün grup yeni bir şevkle gözyaşları içinde 'Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa'yı söylerken gırtlaklarını yırtsa… Bir kısım milletvekili acile kaldırılsa…
***
Büyük bir panel düzenlense… Nuri Pakdil'in yöneteceği panelin konusu 'Harf devrimiyle bir gecede cahil mi bırakıldık?' olsa… Panelin ortasında bir yerde iktidar partililer harf devrimini canhıraş savunurken, buna karşı çıkan ve cehaletimizi harf devrimine bağlayan 'Cehape zihniyeti'ne mensup tipleri kazma sapları, kürekler ve satırlarla kovalasa…
***
Devlet televizyonu belgesel gösterse… İngilizlerin neden kurşun atmadan gittiği bir daha öğrenilse… İngilizlerin 'işbirlikçi' tayin ederek gittiğine dair dedikodu çıkaranlara beddua seansları düzenlense… Belgeselin içinde '90 yıllık reklam arası' verilse… Beyin loblarına iyi gelen ve kullanıldığında Yunan İzmir'den denize dökülmüş hissi uyandıran 7 kilosu 100 TL'lik bal reklamı olsa… Veya iki kişiyi 'ayyaş' edecek kadar şurup reklamı…
***
Kızılay Meydanı'nda ibretlik sahneler gerçekleştirilse… "Beğenseniz de beğenmeseniz de yeni devlet kuruyoruz" diyen inkılap düşmanı, karşı devrimci, Vurun Kahpeye'deki o mürteci tip gibi herifler, iktidar partimizin yöneticileri tarafından eşek sudan gelinceye kadar dövülse, hatta Lozan'a kadar, yetmezse Fizan'a kadar kovalansa…
Tunceli'yi yeniden Dersim'e çevirmek isteyen, şaki Seyit Rıza'yı 'evlâd-ı resul' ilân eden kafa ile "Ne mutlu Türk'üm diyene" tabelalarını söken müstevliler bir kafese konup, ibret olsun diye sergilense…
"Keşke Yunan kazansaydı" diye dizlerini döven tipler televizyona çıkarılsa, ne demek istediği sorulsa… O da "Yunanistan-Portekiz maçına iddaa oynamıştım… Tek maçtan yattım… Ekmek çarpsın durum bundan ibaret" dese… Ve birden Atatürk'e sadakatini ispatlamak için Gençliğe Hitabe'ye tersten ezbere Japonca okusa!..
İktidar partisinin yöneticileri kış başlamadan aile hekimine görünüp grip aşısı olsa… Millî bayram ve günlerden önce grip, nezle, kulak akıntısı, mide bulantısı, kıl dönmesi gibi rahatsızlıklara çok sık yakalanmasa…
***
Görüldüğü üzere 'sonradan görme Atatürkçülük' çok da zor değil… Öyle bir bastırırsınız ki, değme Atatürkçüler sizdeki bu gelişme karşısında kompleksten seslerini çıkaramaz…
Hani Atatürk'ün bir sözü var ya: "Yüksel Türk, senin için yükselmenin hududu yoktur…" İşte onun gibi: "Değiştir kardeşim, senin için gömlek değiştirmenin hududu yoktur!.."