Hindistan'da 160 bin çiftçi neden intihar etti?

Amerikan gıda tekellerine karşı, Avrasya’nın tahıl ambarı konumundaki Kazakistan, Ukrayna ve Rusya, “ortak buğday pazarı” kurmaya karar verdi. Cihan Haber Ajansı’nın haberine göre Petersburg’da düzenlenen “Dünya Tahıl Forumu” ndan sonra Kazak medyasına konuşan Kazakistan Tarım Bakanı Yardımcısı Arman Evniyev, üç ülkenin ortak pazar konusunda anlaştığını ifade etti. Evniyev, “Söz konusu üç ülkenin buğday ihracatı dünya piyasasının üçte birini oluşturuyor. Bu sebeple ortak fiyat belirleme açısından üç ülkenin paralel hareket etmesi çok önemli” dedi.

* * *

Türkiye ise 57’nci hükümet döneminde Amerikan buğday tekellerinin baskısı ile çıkarılan buğday yasası ile buğday üretimini kısıtladı. AKP döneminde ise Türkiye, Amerikan şirketlerinin hazırladığı sözde ulusal “Biyogüvenlik Yasa Tasarısı” ile kendi tarım alanlarını genetiği değiştirilmiş organizmalarla yapılan tarıma açmaya zorlanıyor!
Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile yapılan tarım, Hindistan’da 1997 yılından bu yana 160 bine yakın çiftçinin intihar etmesine sebep oldu. “Terminatör” denilen kısır tohuma mahkum edilen Hintli çiftçiler, bir süre sonra borçlarını ödeyemedi. Toprakları da ellerinden alınan çiftçiler intihar etmeye başladı. Konuyla ilgili bu bilgiler 6 mayıs 2009 tarihli Japan Times gazetesinde Vandana Shiva tarafından yayımlandı. Shiva, özellikle Monsanto adlı küresel tohum tekelinin yerel tohum şirketlerini kontrol ettiğini belirtiyor ve kısır tohum konusunda, devletin bir yasaklama getirmediğini hatırlatıyor. Tohumlar üzerinde patent tekeli de kuran Monsanto şirketi, hem para kazanıyor hem de Hintli çiftçileri intihara sürüklüyor.
Vandana Shiva, “Bu ölümleri durdurun” diye haykırıyor!

* * *


Demek ki Türkiye’yi yönetenler, Henry Kissinger’ın “Petrolün kontrolüyle bütün bölge ve kıtaları, gıdanın kontrolüyle de bütün insanları kontrol edebilirsiniz” sözüyle hareket eden ABD’nin baskılarına karşı, bağımsızlığını daha yeni kazanan Ukrayna ve Kazakistan’ın yaptığını bile yapamamıştır.




Türkiye’den ne kıl koparırsan kârdır!
Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’nin AB üyeliği yolunun çabuklaştırılması ricasına bile karşı durdular ve Türkiye’nin AB’ye alınmayacağını kesin bir dille bildirdiler.
Bu durum karşısında AB yetkililerinin Türkiye’den hâlâ tavizler istemesinin sebebi nedir?
AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, “Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümenikliğini tanıyın, Heybeliada Ruhban Okulu’nu açın. Limanlarını Kıbrıs Rum Kesimi gemilerine açmayan Türkiye, 2009’da bu sebeple karşılaşacağı ’müzakereleri gözden geçirme’ girişiminden bu reformlar sayesinde kurtulabilir. Sadece Kıbrıs sorununa yoğunlaşmayı doğru bulmuyorum. Kıbrıs elbette önemli ama AB sürecinin en önemli unsuru demokratik reformlardır” dedi.
Bu ifadelerden anlaşılan odur ki Olli Rehn, “Kıbrıs meselesi daha çok uzayacak. Bu durumda AB ile köprüleri atmadan önce Türkiye’den bir anlık karar ile ne kopartılabilirse kopartalım. Patrikhane’nin ekümenikliğini tanımak ve Heybeliada Ruhban Okulu’nu açmak hükûmetin bir kararına bakar. Son anda da olsa Türkiye’den bu tavizleri koparırsak artık geriye dönüş yapamazlar” diye düşünüyor.
Kısacası, “Domuzdan ne kıl koparırsak kârdır” diyor!
Bu taleplerden anlaşılıyor ki Türkiye artık AB macerasının sonuna gelmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları